Ertesi sabah evden çıkmak işkence gibiydi Mehmet Ali için.
"Anne!" Diye ağlıyordu kardeşi Elif. "Olmadı saçım! Gitmem böyle ben!"
"Ee kızım ör dedin ördüm işte" diyerek kızına laf anlatmaya çalışan annesine gözlerini devirerek; "bahçedeyim ben!" Diye seslenerek çıktı evden.
Babası akşam yemeğinden sonra gitmişti. Bir hafta gelmeyeceğini söylemişti ve beklediği gibi kendisini yanına almamıştı! Yani genç adam bir hafta boyunca özgürdü! Bir hafta boyunca yaşıtları gibi normal bir hayat yaşayabilecekti. Huzurluydu. Gözleri karşı eve kaydığında gülümsedi. Dilaya bile tahammül edebilirdi bu hafta.
Karşı evin kapısının açılmasıyla cadıyı bekleyerek gülümsedi. Dila ne yapar ne eder, Elif'i ikna ederek çıkartırdı evden ne de olsa.
Elif aşağı mahallede ki okuldan Dila'nın okuduğu okula geçtiğinde arkadaş olmuşlardı. Dila ne derse yapıyordu Elif. Biraz korkusundan, biraz da sevdiğindendi. Ee, tabi bu da bazı zamanlar Mehmet Alinin işine geliyordu. Birşey olduğu zaman Dilaya söylüyor o da Elif'e yaptırıyordu...
Ama bu sabah farklıydı sanki. Küçük kız onu fark etmemişti. Her sabah yaptığının aksine başını çevirip evlerine bakmamıştı. Mehmet Ali kaşlarını kaldırıp bekledi ama küçük kız dönmedi. Annesinin eline tutuşturduğu beslenme çantasını boynuna asarak, Zehra teyzesinin dediklerini dinledi sonra da başını salladı. Azar mı yemişti sabah sabah diye düşünmeden edemedi Mehmet Ali. Kendisini dün için yeniden suçlu hissetti. Küçücük bir kızı kendi yaşıtlarının sıkıştırmasına izin vermişti resmen!
Dila sonunda kendisine dönerek bahçeye yürüdüğünde, konuşmak için ağzını açtı ama küçük kız ona bakmadı bile!
"Günaydın Zehra teyze!" Diyerek bağırdı hemen. Dila'nın dikkatini çekmek için yapmıştı bunu. Ama beklediği reaksiyonu alamadı. Dila onların bahçesine doğru koşmadı.
"Günaydın oğlum!" Diyerek zoraki gülümseyen Zehra teyzesine aldırmadı. Küçük kızın yerden kalkmayan yüzündeydi çünkü gözleri. Tabi ya! Küsmüştü küçük cadı. Dudakları kıvrılsada içinden bir yanı kızın haklı olduğunu söylüyordu.
Dila kendisine bakmadan bahçeden çıktığında, baya baya ilerlemeye başlamasıyla şaşırdı genç adam. Bu Dila ile ilk kavgaları ya da küslükleri değildi ama küçük kızın bu tavrı yeniydi. Dün annesi çok mu dövmüştü acaba diye düşünürken elini yumruk yaptı sinirle.
Zehra teyzesinin eve girmesini bekledikten sonra fırladı hemen. Küçük kızın önünü keserek; "Sana da günaydın cadı." Dedi ukalaca sataşarak. Dün dünde kalmıştı değil mi nede olsa? Onlar hep böyleydi.
"Günaydın" diyen kızın sesi çıkmıyordu sanki. Oysa Mehmet Aliye neşeyle bakması gerekmiyor muydu? Hep öyle olurdu.
"Ne oldu?" diye sordu Mehmet Ali hemen. Küçük kızın hali tavrı bir değişikti. Merak etmişti.
"Dün akşam çok mu dövdü yoksa annen?"
Duydukları ile kalbi sızladı küçük kızın. 'Sanane' diye bağırmak geldi içinden ama annesinin sabah sabah sesini duyup da kendisini azarlamak için dışarı çıkmasını istemediğinden sustu.
Onun yerine sinirle kaldırdı suratını yerden. Mehmet Ali onun şişmiş gözlerini gördüğünde kaşlarını çattı.
"Olmadı bir şey abi. Merak etme!"
Şaşkınlıkla; "Abi mi?" Diye soran Mehmet Aliye omzunu silkti küçük kız.
"Bunu istemiyor muydun?" Diye sordu Dila homurdanarak. Öyle sinirliydi ki kendisine ve herşeye! Mehmet Aliyi artık görmek bile canını yakıyordu. Utancından ölmek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Çıkmazı
RomanceBu hikayede güçlü adamların aslında ne kadar da korktuğunu... Kırılgan kadınlar ise aslında nasıl iyi birer savaşçı olduğunu göreceksiniz. Mehmet Alinin ve Dilanın hikayesini okuduğunuza pişman olmayacaksınız... Kesit; Küçük kız ağlamamak için kend...