32

969 28 11
                                    


"E-elif?"

Dila'nın eli ağayı boşalırken herkesi görmek istediğini, herkesi görmek için hazır olduğunu düşünürken bir tek Elifle karşılaşmaya hazır olmadığını onu görünce anladı. Kendisine ve abisine öfkeyle bakan genç kadına bakakalmıştı.

Sahi kaç yıl olmuştu? Arkadaşına bakarken gözleri doldu. Evrim geçirmişti karşısında ki genç kadın. O kadar güzel ve o kadar zarifti ki! Kıyafetleri, makyajı, duruşu baştan aşağı pahalıyım diyordu ama sadece o da değildi. Gerçekten de özendikleri o kadınlardan birisiydi artık! Aurasından bile fark ediliyordu bu...

Gülümserken dudakları titresede gülümsedi. Ne olursa olsun, o an gerçekten gülümsedi hemde.

Hızla yerinden kalktı, fakat o yeniden ağzını açıp arkadaşına gidemeden, Elif onu göz ucuyla iğrenç bir şeymiş gibi süzüp; "abi!" dediğinde, olduğu yerde dondu.

Sana sarılacağını mı sandın? Diyerek kendisine gülen iç sesiyle ezildi.

Dila sanki orada değilmiş gibi; "Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Diyerek abisine diklenen Elifle, onunda bakışları Mehmet Aliye gitti.

Sıkıntıyla; "Elif, içerde konuşalım" diyen Mehmet Ali'nin mahçup tavrını gördüğünde içi titredi Dila'nın.

Oyun diyecek... Madem öyle, hemen desin işte! Dese; sanki affeder mi Elif?

Mehmet Ali yerinden kalksa da, Elif abisini dinlemedi. Mehmet Ali ona bir adım gittiğinde, kardeşi bir adım uzaklaşarak sinirle elini kaldırarak durdurdu abisini. İçeri gitmek istemiyor. Duymamı istiyor... Benden ne kadar nefret ettiğini duymam gerekiyor...

"Hayatımızı yıkan bu kadını nasıl eve alırsın sen ya?! Evlenemezsin! Yeniden bunu denemene izin vermem! Ne olursa olsun!" Histerik kahkahalar eşliğinde öfke kusan bu genç kadın gerçekten Elif miydi?

Oydu ve bu nefret Dila'nın eseriydi...

'Hayatımızı yıkan kadın' demişti. Dilaydı bu. Sadece en yakın arkadaşının abisinin değil, en yakın arkadaşının da hayatını yıkmıştı kaçarken... Arkadaşlıklarını hiçe saymıştı. Ondan sır saklamış, yalan söylemişti. Oysa biliyordu ki o zamanlar Elif'e evlenmek istemiyorum dese, Elif o düğüne Osmanla birlikte engel olurdu. Göz yaşları yanaklarını ıslatırken hızla sildi yanaklarını. Aptallığına ağlamaya hakkı yoktu ki!

Elini ayağını nereye koyacağını bilemedi kısa bir an. Kendisine bakan Mehmet Aliye de bakamadı...

Gözlerini yere çevirerek kalktığı koltuğa geri oturmuştu ki, Elif sinirle; "bir de oturuyor musun?!" Diye bağırdı. "Defol!"

İşte o an yer yarılsaydı, Dila kesinlikle sesini çıkarmadan içine girerdi fakat, bu; onun için kolay bir kaçış olurdu, değil mi? Tırnaklarını avuç içlerine geçirirken, bir fare gibi alt dudağını kemirdi. Neredeydi herkese diklenen, 'ben büyüdüm' 'ben haklıyım' 'benimle böyle konuşamazsın' diyen Dila? Haklıyım ben diyemedi işte en yakın arkadaşına...

"Elif! Yeter!"

Elif sinirle; "sakın bana onu koruma"! Diyerek konuşurken abisinin kendisini salondan çıkarmasına izin vermedi. Fakat Mehmet Ali kardeşini kolundan çekip süreklemeye başlayınca, pek bir çaresi kalmamıştı.

Mehmet Ali ve Elif salondan çıktığında, kulağında ki çınlama arttı. Bir uğultunun içinde kalmıştı sanki. Ne düşünebiliyor, ne de duyabiliyordu.

Ne bekliyordun? Diye sordu iç sesi yeniden. Seni bağrına basmasını mı?

Durmadan akan göz yaşlarını hızla silerken, içeriden gelen bağırış sesleriyle oturduğu yerde gittikçe küçüldüğünü hissetti.

Gül ÇıkmazıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin