Günaydın!
keyifli okumalar.
----
1 yıl sonra...
"Güzeller içinden bir seni seçtim! Kalbimi sana! Ben sana verdim! Tey, tey, tey..."
Okulun bahçesinde, insanların kendisine bakmasına aldırmadan elinde ki peçeteyle halay çekmeye çalışan arkadaşına kahkahalarla gülüyordu Dila. Nefes nefese kalmış bir şekilde hızla genç kızın yanına çimlere oturduğunda; "oh be!" dedi neşeyle Arda.
"Hala rüya gibi geliyor ama geçmişim be Diloş! Resmen hayatımın imtihanı olan o boktan dersi geçmiş bulunmaktayım lan!"
Dila suratını buruştururken, yediği minik havucu Ardanın ağzına tıktı. "Diloş ne be! Köpek gibi."
"Of! Ben ne diyorum, sen neye takılıyorsun kızım ya!" Dila sırıtsa da, omzunu silkti.
"Essaylerinin yarısını ben yazdım zaten, geçmemen imkansızdı!" Diyerek bilindik bir kibirle saçını yalandan geriye savurduğunda, Arda ona yüzünü buruşturarak; "bok surat" diyince, neşeyle kıkırdadı.
Evet, erkekler ve kızlar gerçekten de arkadaş olabiliyordu. Dila bir erkekle; abi demeden, hürmet etmeden, çekinmeden, fikirleri ve düşüncelerini içinde tutmadan, yani sadece 'arkadaş' olmayı öğrenmişti. Bir yıl önce kendi hayatının içinde debelenirken aynı sınıfta karşılaştığı tek Türk olan Ardayla daha birbirlerini görür görmez iyi anlaşmışlardı. 'Gurbet ellerde sonunda esprilerimden anlayacak birini buldum lan!' demişti Arda ona. Etraflarında kendilerinden başka Türk olmadığı içindi başta muhabbetleri, ama sonrasında ikisi de birbirini tanıdıkça ve açıldıkça gerçekten sıkı arkadaş olmuşlardı. Arda, onun aksine hemen arkadaş yapan kaynak bir tip olduğu için Dila'nın da arkadaş çevresini genişletmesine ve uyum sürecine destek olmuştu. Üç yıl geçmişti... Ve Dila artık kendisini tamamen buraya ait hissediyordu. Amerika demek, genç kız için kendine ait bir hayat demekti.
"Daldın?" Hızla kendine gelen Dila yakında olsalar Ardaya geçmişiyle ilgili bir şey anlatmadığı için dudaklarını büzüp omzunu silkti.
"Benden önce mezun olacaksın! Onu düşünüyordum" dediğinde, Arda sırıttı.
"Üzülme üzülme. Abin mezuniyetine gelir!" Arda'nın saçlarını karıştırmasına yalandan sinirlenerek eline vursa da, yüreği abi kelimesinde takılı kalmıştı. Arda bir süre sonra ciddi bir şekilde; "ulan varya hiç adil bu" dediğinde, Dila onun neyden bahsettiğini bildiğinden iç geçirdi.
"Adil olmadı gerekmiyor zaten! Parası olan okur, bu kadar basit" dediğinde, Arda'nın kendisine üzülerek bakamasına aldırmadı. Kendisi bir kaç yıl sonra anca mezun olabilecekti belki ama aldırmıyordu. Onun aksine Arda bu duruma oldukça hassas bakıyor ve inatla kabullenmiyordu.
"Parasızlığın gözü kör olsun gardaşım" diyen Arda'nın alay eden gözlerinin ardında ki hüznü gördüğünde, ciddileşti Dila da. Kendisi Amerikaya geldiğinden beri fakirdi. Gerçi hep fakirdi... O yüzden hayatında çok büyük değişiklikler olmadığı için, zorlansa da yıkılmamıştı. Okumak için çalışmak zorundaydı ve yapıyordu da... Dersler kredilerle alınıyor, kredi başına da para veriliyordu. Eee, para içinde çalışmak gerekiyordu. Dila bu yüzden çok az ders alıyor, çalıştığı parayla hem okuyor, hem yemek yiyor, hem de yaşadığı yerin kirasını ödemeye çalışıyordu ama Arda öyle değildi. En azından başlarda...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Çıkmazı
RomanceBu hikayede güçlü adamların aslında ne kadar da korktuğunu... Kırılgan kadınlar ise aslında nasıl iyi birer savaşçı olduğunu göreceksiniz. Mehmet Alinin ve Dilanın hikayesini okuduğunuza pişman olmayacaksınız... Kesit; Küçük kız ağlamamak için kend...