Ağlayan kardeşine yüzün buruşturarak, annesine; "Dila ne güzel bebek. Elif neden böyle oldu anne ya?" Diye sorduğunda, annesi başta şaşırsada gülümsedi.
"Ne varmış benim kızımda bakayım?"
"Sürekli ağlıyor. Hem kıpkırmızı yüzü. Buruşukta!"
"Dila da öyleydi." dedi annesi hemen kızını savunarak. "Bir kaç ay sonra düzelecek Elif. Kendisini toparlayacak sevimli olacak. Dila gibi" diyen annesine; "hayır" dedi hemen.
"Dila öyle değildi bir kere. Hem, o hep gülüyor! Çok şirin."
Babası izlediği maçtan gözlerini çekip, keyifle; "Ee bu kadar beğendiysen alalım sana oğlum" dediğinde, şaşkınlıkla açtı gözlerini Mehmet Ali.
"Alabilir miyiz gerçekten de?" Oğlunun hevesine gülümseyerek baktı annesi. Eve girmeyen, düz duvarlara tırmanan şımarık oğlu Dila'nın gelmesiyle bir anda durulmuştu. Elif'i şimdi kıskanıyordu ama ileride Elif içinde bu kadar sevgi dolu olacağına emindi. İyi ki diyordu içinden. İyi ki kardeş yapmışlardı Mehmet Aliye...
"Tabi" diyen babasına önce sırıtsa da, hemen sonra sanki hiç oralı değilmiş gibi omzunu silkti Mehmet Ali. "Olur" dedi 'fark etmez' der gibi...
Babası onun bu hallerine gülerken, annesi babasına söylenmeye başlamıştı. Anlayamadı Mehmet Ali. Annesi Dilayı istememiş miydi? Eliften daha güzel diye mi acaba? Küçük çocuk düşünürken hemen sonra aklına gelen şeyle kaşlarını çatarak; "Elif'i vermeyelim ama." Dediğinde, babası keyifle gülerek; "zaten verecek oğlan yok onlarda" diyince, annesi bıyık altından gülen babasına kızdı. Amma da kazıyordu annesi bugün. Elifi vermeyeceklerdi işte! Daha ne istiyordu...
Annesi uyuyan kardeşini koltuğa bırakıp, kenarlara yastık koyduktan sonra kendisine dönüp; "sen babana bakma oğlum." Dediğinde, küçük çocuk üzüldü.
"Dilayı alamaz mıyız yani? Söz ben bakarım!" Dediğinde. babası neşeyle gülerken, annesi kaşlarını çattı.
"Ay nasıl anlatsam ki" diye mırıldanan annesi, derin bir iç çekerek; "bak oğlum" dedi. "Baban almak derken, başka bir şeyden bahsediyordu."
"Neyden bahsediyordu?"
"Boşver" diyen annesine aldırmadan; "evlendirelim sizi diyorum oğlum" dedi babası. "Kimi görürsen söyle tamam mı? Herkese haber et" diyen babasına hevesle başını salladığında, annesi gözlerini devirdi.
"Uğraşma şu adamlar yahu!"
"Hak ediyor hanım! Sen karışma! Adam resmen kızım oldu diye karalar bağladı. Yap sen oğlum! Arkandayım ben." Annesi, babasınının yola gelmeyeceğini anlamış olacaktı ki yeniden kendisine döndü.
"Büyüksün onlardan sen oğlum. Abisi olacaksın Elif'in de Dila'nın da" diyince küçük çocuk kaşlarını çattı. O abi olmak istemiyordu ki! Dilayla oynamak istiyordu...
"Banane!" dedi sinirle. "Abi olmak istemiyorum ben. Oyun oynamak istiyorum."
"Oyun da oynarsınız" dedi annesi oflayarak. "Ama sen daha büyük olduğun için kız kardeşlerini koruman lazım." Dediğinde, Mehmet Ali dudaklarını büzdü. O bu mahallede ki tek şövalyeyi! İstediği herkesi koruyabilirdi. Hem, büyüdüğünde polis olduğunda babası gibi silahı da olacaktı.
"Korurum!" dedi küçük bir adam gibi göğsünü kabartarak. "Ama anne?"
"Hımm?"
"Biz yine de Dilayı bana alsak olur mu?" Babası kankalarla gülerken, annesi daha fazla dayanamamış olucak ki o da gülmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Çıkmazı
RomanceBu hikayede güçlü adamların aslında ne kadar da korktuğunu... Kırılgan kadınlar ise aslında nasıl iyi birer savaşçı olduğunu göreceksiniz. Mehmet Alinin ve Dilanın hikayesini okuduğunuza pişman olmayacaksınız... Kesit; Küçük kız ağlamamak için kend...