Merhaba...
Umarım seversiniz. Keyifli okumalar.
(vote vermeyi unutmayın lütfen!)
-----------
İçeriden çıkan doktor sinirle; "yazık!" Diyerek kendilerine baktığında, Müjgan, nefretle Zehra hanıma döndü hemen. Kadının gözlerini kaçırdığını görünce sinirle sıktı dişlerini. Bu kadına ne yapacağını çok iyi biliyordu da, ne orta mı ne de sırası değildi...
"Ne yazığı lan? Ne olmuş onu söyle önce!" Diyerek doktora diklenen Osman'ın kolunu tutarak onu geriye çekti Mehmet Ali. Hepsi merak ediyordu ne olduğunu ama siniri doktordan çıkmak niyeydi ki? Herkes aklını kaybetmiş gibi davrandığı için yine onları çekip çevirme işi Mehmet Aliye düştüğünden, olabildiğince sakin duruyordu genç adam.
Aslında oldukça babacan görünen yaşlı doktor gram aldırış etmemişti Osman'a. Mehmet Ali'nin arkadaşını geri çekmesiyle genç adamın yüzüne baktı ama yüzü hala kapı gibiydi. Gram yumuşamamıştı. Onun gözünde hepsi serseriydi...
Gözlerini devirip; "kızın en son ne zaman yemek yediğinden haberiniz var mı? Bu yaşta ki bir genç kızın bakımsız kalması olacak şey değil." Dediğinde, Mehmet Ali duyduğu cümle ile dumura uğradığını hissetti.
Osman; "Bu da ne demek? O hep kuş kadar yer" diyecek olsada, aklına gelen şeyle sustu. Onların evinde kuş kadar yiyordu, ya başka günler? Yiyor muydu? Ne kadar dikkat ediyordu kendisine ve beslenmesine? Yutkunmak istese de yutkunamadı. Öfkeyle sıktı yumruklarını.
Doktor cevap alamayacağını anlayarak iç çekti. Yıllardır yaptığı bu meslekte en çok da genç kızlara ve kız çocukları parçalıyordu yüreğini...
"Takviye serum verdik... Biraz ateşi var, gribal olabilir. Bir kaç ilaç yazacağım ama ilaçlardan ziyade beslenmesine dikkat edin! Meyve, sebze yedirmeye çalışın lütfen. Bir de-" Sinirle iç geçirdi.
"Birde korkmuş. Hem de çok. Geldiğinden beri sayıklıyor. Konu ne bilmiyorum ama kollarında ve yanağında darp izi var. Hastane polisine haber verdim. Reşit olduğu için ifadesi alınacak. Aksi halde buna bile gere kalmazdı. Kızı size bırakmazlardı."
"Kim alacakmış kızımı benden" diye çirkefleşen kadına; "devlet!" Dedi hemen sinirle bağırarak.
"Çocuk doğurdunuz diye anne olmuyorsunuz hanımefendi! Ananın yerini hiç bir şey alamaz belki ama bu çocukların hayatta kalması için bazen o analardan alınması gerekiyor!"
Mehmet Ali duyduklarıyla kaskatı kesilmişti. Haklıydı doktor. Öyle haklıydı ki hepsinin ağzına yüz kere sıçsa, hepsinde de hak ederlerdi. Kendilerini adam sanıyorlardı ama değillerdi. Güçlüyüm sanıyorlardı ama değillerdi... Mehmet Ali bir bok değildi sanki... Besinsiz-bakımsız kalmak... Bu öyle ağırdı ki! Ne Osman, ne de kendisi kaldıramamıştı. Nasıl olurda hiç bir şeyden haberleri olmazdı. Elif en yakın arkadaşının nasıl bir şeyi olduğunu bilmezdi? Osman, kardeşim dediği kızın halinden hattından hiç mi anlamıyordu? Ya kendisi? Neden terk etmişti Dilayı?
Zamanında kendisi el pençe babasına boyun eğmişti belki ama şimdi bir yolunu bulmuş kendi hayatını eline almıştı. Yaptığı iş ya da olduğu adam küçükken hayallerinde ki adamdan uzak olsa da yaşıyordu bir şekilde. Aç değildi, bakımsız değildi, korkmuyor ya da dayak yemiyordu... Osman aynı şekilde... Faruk ve Ahmet de aynı şekilde...
Neden? Erkek oldukları için mi? Hayır. Elif de iyiydi. Kendileri gibi özgür değildi belki ama iyiydi. Anneleri her mevsim hangi meyve sebze varsa alır, Elif sevmese de ye kızım diye tuttururdu. Beslenme ve barınma en temel ihtiyaç değil miydi?!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Çıkmazı
RomanceBu hikayede güçlü adamların aslında ne kadar da korktuğunu... Kırılgan kadınlar ise aslında nasıl iyi birer savaşçı olduğunu göreceksiniz. Mehmet Alinin ve Dilanın hikayesini okuduğunuza pişman olmayacaksınız... Kesit; Küçük kız ağlamamak için kend...