Bu sabah gözlerini açtığından beri kalbi neşeyle çarpıyordu genç kızın. O günün üzerinden tam üç hafta geçmişti ve her şey hiç olmadığı kadar normaldi. Hatta daha bile iyiydi. Osmanla daha önceden konuşmaya çekindiği konuları bile konuşur olmuştu. (Annesi, okulu, sınav kaygısı vb...) Abisi ona söz vermişti. Fevri davranmayacak kimseyi dövmeyecekti. Dinleyecekti... Dinliyordu da! Osman mahallede ki diğer adamlar gibi kaba saba değildi çünkü... Öyleyim desede değildi. Anlıyordu. En azından anlamasa bile soruyor, onu anlamak için çaba harcıyordu. Bu da genç kıza yetiyordu. O yaşta ki bir kız daha ne isterdi ki zaten ailesinden? Anlanmak, dinlenmek ve sevilmekten başka?
***
Okuldan doğruca eve geldiğinde içi içine sığmıyordu. Büyük gün gelmişti. Her ne kadar abisi 'bir bok olmayacak kızım, kendini kandırma' dese de bugün reşit olacaktı! Tamam, hayatı aynı devam edecekti belki, ama olsundu. Dila reşit olmak konusunda heyecanlıydı. Sanki kendi benliğine sahip olacaktı. Kimseyi duymacaktı artık... Birey olacaktı...
Annesi gözlerinde ki heyecanlı beklentiyi görmek yerine; "evin bir tozunu alsana" deyince, sabah ki heyecanından gram mutluluk kalmamıştı içinde. Ama temizlik malzemelerini çıkartırken yılmamıştı. Unutmuş olabilirdi. İnsanlık haliydi.
"Anne?"
"Söyle?"
"Bugün doğum günüm, biliyorsun değil mi?"
"Ee?" dedi annesi yılların bezmişliğiyle elinde ki bezi koya bırakıp elini beline yerleştirerek.
"Hiç" dedi Dila. "Öylesine hatırlatmak istedim."
Annesi alayla güldü. "Ne yapmamı istiyorsun Dila? Pasta mı alayım sana kızım? Eşşek kadar kız olsun! Olmasan neyse. Zaten alsam da hangi parayla alacaksam?! Babandan elimize geçen üç kuruşla ev geçindirmeye çalışırken, yetmezmiş gibi sana bakmaya çalışırken, sana daha ne yapmamı bekliyorsun benden? Ha?"
Gözleri dolan genç kız. "Hiç" diye mırıldandı annesine. "Bir şey istememiştim. Doğum günün kutlu olsun dersin diye bekledim bi. O kadar!"
"İyi ki doğdun Dila! Bu lanet dünyaya iyi ki geldin kızım. Emin ol bir sen eksiktin!"
-
Temizlik mi yormuştu, yoksa annesinin cümlelerimi emin değildi ama akşam olduğunda üzerinde öyle bir ağırlık vardı ki genç kızın, günlerce uyumak istiyordu. Elif'in ve Osman'ın attığı mesajları okuyup gülümsemeye çalışsa da olmadı. Başaramadı. Pijamalarını giyip erkenden girdi yatağına.
Tam uyuyacaktı ki, annesinin kapıyı bile çalmaya gerek duymadan içeri girmesiyle korkuyla annesine baktı.
"Anne? Ne oldu?"
"İlla bir şey mi olacak?"
"Yok da. Ne bileyim." Dediğinde annesi iç çekerek yanına gelip yatağına oturdu.
"Bu doğum günleri, gezmek istemeler falan aklını çelmesin" dediğinde, kaşları çatıldı Dila'nın.
"Nasıl yani? Ne demek şimdi bu?"
"Safsın demek kızım. Aptalsın. Çocuksun demek... Yaşadığımız mahalleye bakmıyon mu sen hiç? Ha? Senin yaşında ki kızlar nişanlanmaya başladı, hadi olmadı çalışıyorlar. Sen ne yapıyon? Okul da okul... Sana okul aklı verenlerin hangisi gitti okula? Ha? Hangisi çıktı bu mahalleden? Hiç biri. Bir bakıcaksın evlenmiş o arkadaşlarının hepsi, ne olacak ondan sonra? İş işten geçecek. Kime varacan?"
"Anne ya" diyerek inledi genç kız. "Gerçekten bir kez olsun beni düşünemez misin? Benim ne hissettiğimi! Ya başarırsam, okursam?"
"Senin hislerine, hayallerine göre mi yaşıyoruz biz bu mahallede!" Diyerek sinirlenen annesine bakarken, gözleri doldu Dila'nın. Bu kadar mı zordu annesinin kendisine inanması ve desteklemesi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Çıkmazı
RomanceBu hikayede güçlü adamların aslında ne kadar da korktuğunu... Kırılgan kadınlar ise aslında nasıl iyi birer savaşçı olduğunu göreceksiniz. Mehmet Alinin ve Dilanın hikayesini okuduğunuza pişman olmayacaksınız... Kesit; Küçük kız ağlamamak için kend...