18.

804 24 1
                                    

Her pazar yeni bölüm demiştim ama unutmuşum... Sizde hiç uyarmamışsınız! Aşk olsun okunuyoruz ama kimse konuşmuyor... Hayalet okuyucularım kalbimi kırıveriyorsunuz cidden... Umarım bu bölümü seversiniz de birazcık yorum yaparsınız sdfghldsfk. Öpüldünüz.


-----

Gelmemişti.

Sadece gelmemekle de kalmamış, aynı zaman da ne aramış, ne de mesaj atmıştı. Ortadan kaybolmuştu genç adam. Yok olmuştu sanki bir anda! Üstelik düğüne 2 haftadan az bir süre kalmıştı. Düğün ne alaka ya? Diye soran iç sesine sinirle ofladı.

Elif, kendisinin aksine merakını ve paniği dışarı vurarak yaşayarak bir kaç kez abisini aramış, cevap alamayınca da, telaşla babasına haber vermişti. İki genç kızda babasının; "bir işi var. Sıkıntı yok" demesine şaşırsa da, bir şey diyememişti. O günün üzerinden tam on bir gün geçmişti...

Kahvaltı masasında kendisini görür görmez neşeyle; "günaydın!" diyen Mert'e gülümsemeye çalışarak; "günaydın" dedi. Mert anlamasada, masada ki herkes anlamıştı bir şey olduğunu. Utandığını hissederek tabağına bir kaç bir şey almaya başladığı sırada, babası; "üç gün önce bir mekan patlatmışlar" dediğinde, elinde ki çatal tabağa düştü. İsim vermesine gerek yoktu babasının. Kim olduğunu anlamıştı... Ama anlamak istemiyordu işte! Yüreği sıkıştı bir an. Böyle bir şeyi yapabilir miydi Mehmet Ali? Yaralanmış mıydı? Neden yapmıştı ki böyle bir şeyi?!

Kimse konuşmadı. Boğucu sessizliği her zaman ki gibi; "Mert, annecim hadi kalk üzerini giyin. Geç kalacaksın yine!" Diyen Alev hanım kesti.

"Tamam" diyerek odasına giden Mert'e yardım etmek için arkasından gitti Alev Hanım da sessizce. Sanki bu işleri duymak bile istemiyor diye düşündü Dila onun arkasından bakarken... Masada; Demir, kendi ve babası kalmıştı.

Boğazını temizleyip; "Kim?" Diye sorduğunda, önce Demir'in bakışlarında ki üzüntüye, ardından da kendisine alayla gülümsedi babasına baktı.

"Bizim damat!" diyen babasının ses tonunda ki yapma neşe ile kaşları çatılsa da kendisini tuttu.

Korkuyla; "Bir şey olmuş mu? Neden yapmış? Kimin mekanı?" Diye sormaya başladığında, Demir ofladı.

"Baba?" Diyen Demir sıkıntıyla; "sadete gel." Dediğinde, Dila onların bu kadar sakin olmasına sinirlense de eli kolu bağlıydı. Bilgi almak için sakin olmalıydı.

Babası kendisine kısa bir bakış atıp; "bir şeyi yok" dediğinde, Dila dolan gözlerini hızla silerek başını salladı.

"Hatta bu durum işimize bile gelir" diyen babasına şaşkınlıkla; "nasıl yani?" Diye sordu.

"Sen orasını bana bırak" diyen babası, Demir'e; "ablanı işe bırak" dedikten sonra içeri gittiğinde, Dila sinirle ofladı.

"Her şeyi bilmen sadece seni daha da çok korkutacak diye anlatmıyor" diyen Demir'e kaşlarını çatarak; "böyle çok mu rahat duruyorum ordan bakılınca?" Diye sorduğunda, Demir güldü.

"En azından burada kalıyorsun." Dedi kardeşi. "Detayları öğrendikçe, kafanda kurdukça, kalbin kazanır diye korkuyoruz... Oysa senin aklın kazanmalı abla. Ancak o zaman sen kazanırsın çünkü..."

Ne diyebilirdi ki? Demir haklıydı... Ama kimse bilmiyordu ki Dila son zamanlarda kalbinin kazandığını herkesten saklıyordu.

****

4 Gün Önce (Olay gününden 1 gün önce)

Gece yarısı Sibel; "Selam" diyerek içeri girdiğinde, Osman dışında kimseden bir tepki alamayınca, gözlerini devirerek yerine geçti. Tamam, geç kalmıştı ama o kadar da geç sayılmazdı. Üstelik genç kadın hala aşk acısı çekiyordu! Kaç gündür kimsenin telefonları açmamış, işe gitmemişti ama kimse onu merak edip gelmemişti bile! Özellikle de Ali... Kalbi acıyla kıvranırken, Aliden gelen mesaj ile heyecandan parmakları titremişti. Ama mesaj kısa ve özdü. Ve işte yeniden buradaydı Sibel... Kimsenin umurunda olmasa da iş için, Aliye yardım etmek için gelmişti. Acısını ve gururunu yok sayarak...

Gül ÇıkmazıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin