"Adamı, kendi adamına öldürttün lan" diyerek neşeyle kadeh kaldıran Faruk'a gözlerini devirselerde, hepsinde yarım ağız bir gülümseme vardı. Yarın akşam karısının ve Ferhan'ın yanına gideceği için bu akşam arkadaşlarının felekten bir gece olayına katılmıştı. Bir yudumda yarıladığı rakı bardağını masaya koyan Mehmet Ali, sıkıntıyla iç geçirdi. Hakan'ın ölmesine sevinmişti ama sorun o değildi ki. Herkesin ölmesini istiyordu Mehmet Ali.
"Hakan bir şey değildi! Önemli olan o büyük abi dedikleri kavat!" Dedi öfkeyle.
"Sahi lan!" Dedi Ahmet ağzına attığı beyaz peynir peyniri hızla yutup; "adama hala büyük abi diyoruz. Adı ne bu itin?"
Dudaklarını öne büken Mehmet Ali; "bilmiyorum" dedi sıkıntıyla. "Adamın adına tek bir kayıt bile yok. Kimlik desen zaten yok! Bunca zamanda geçince üzerinden açıkcası merak etmek yerine siktir etmiştim. Ama bu sonra olanlardan sonra-"
"Yeniden başladın aramaya" diye tamamladı Osman arkadaşına anlayışla bakarak. Mehmet Ali başını sallayarak bardağından bir yudum aldığında, biten bardağını doldurmak için uzandı.
"Ha!" dedi Faruk. "Yeri değil ama yatarken canım sıkıldığı için şu Dila'nın arkadaşını araştırdım biraz" dediğinde, Mehmet Ali bir şey demeden içkisini koymaya devam etti.
"Ben çoktan baktım lan" dedi Osman sinirle. "Kaçar mı oğlum benden!"
"Olsun" dedi Faruk. "Hem sıkıldım dedim ya lan!"
"Ee?" Diyen Ahmet'e bakarak; "iyi çocuk" dedi Faruk şaşkınlıkla. "Baya bildiğin işinde gücünde. Ailesi zengin takımından ama okumuş zenginlerden. Sonradan görme değiller hani. Çocuk da öyle entel bir tip, serseri değil. Amerikada tanışmışlar zaten. Okuldan."
Ahmet başını sallayarak; "iyi" dedi. "Zaten tipinden de belliydi entel bir tip olduğu."
Mehmet Ali arkadaşlarına yarım ağız gülerek kadehini bir dikişte bitirdi. Sanki kız kardeşlerinin evliliğine onay vereceklerdi şerefsizler. İyi olmak bu muydu yani? Bu kavram ona pek bir yabancı olduğundan anlamıyordu belki de... İyiydi çocuk işte. Kim araştırsa iyi çıkıyordu.
Eli yeniden rakıya gitmişti ki, Osman ondan önce davranarak rakıya uzandı. Arkadaşına baktı ama Osman oralı olmadan kendi bardağını doldurduktan sonra onunda bardağına az bir miktar koydu.
"Sağol babacığım" diye mırıldandığında, Osman yarım ağız gülümseyerek, "eve gideceğiz" dedi. "Ayık olmak lazım.."
Doğru. Diye düşündü hemen. Evde Dila vardı...
Sahi, evinde Dila vardı. Hayatını siken küçük kadın... Neden evindeydi ki? Neden izin vermişti kalmasına? Neden onu kendi evine getirmişti?
Salaklığına doyamadığın için diyen iç sesine gülümseyerek fondipledi içkisini.
*********
Çıplaktı.
Kendisine tiksintiyle bakan adamı gördüğünde, şaşırsada hızlıca toparlandı. Üzerini örtmek için etrafına bakındı ama hiç bir şey yoktu. Sadece yattığı yatak vardı. Çarşaf bile serilmemişti. Sadece şilte...
"Şu haline bak" dedi. "Mide bulandırıcı."
Gözleri dolarken; "benim suçum değil" diye mırıldandı. "Çıkar beni buradan lütfen! Yardım et bana!"
"Neden?" Diye soran adam gülümsüyordu şimdi. Gözlerinde hain bir bakışla; "sen bunu hak ettin" dediğine, Dila'nın kalbi acıyla kasıldı. Başını iki yana sallarken; "kimse bunu böyle bir şeyi hak etmez!" Diye bağırdı, ama Mehmet Ali onun aksine neşelendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Çıkmazı
RomanceBu hikayede güçlü adamların aslında ne kadar da korktuğunu... Kırılgan kadınlar ise aslında nasıl iyi birer savaşçı olduğunu göreceksiniz. Mehmet Alinin ve Dilanın hikayesini okuduğunuza pişman olmayacaksınız... Kesit; Küçük kız ağlamamak için kend...