31

696 28 10
                                    


Genç kız gözlerini açtığında kelimenin tam anlamıyla şok geçirmişti. Şaşkınlıkla yanında yatan Mehmet Aliyi uyandırmamaya çalışarak yattığı yerden doğrulduğunda, buranın kendi odası olmadığını fark etti. Uyanır uyanmaz bambaşka bir odada olduğunu anlayamamıştı çünkü ikisininde yatak odaları birbirine benziyordu. Bakıldığında aynı renk duvarlar ve aynı sadeliktelerdi... Dekorasyon bile benzerdi.

Sadece Mehmet Ali'nin yatağı onun aksine simsiyahtı. Genç kızın beyaz teni sanki bir kara deliğin içinde gibiydi... Bunaldığını hissetti bir an. Bu çarşaflarda yatılır mıydı yahu?

Sahi, Dila neden buradaydı?

Korkmak ve bağırmak için artık çok geçti çünkü bunlar anlık tepkilerdi. Hem, zaten korkmamıştı da! Yanında uyuyan adam canavar değildi. Sadece şaşkındı genç kız. Kafası karışmış ve kalbi yine ona inat hızla dört nala koşmaya başlamıştı. Normalde çekinerek gözlerini sakındığı yakışıklı yüz, şimdi hemen yanındaydı. 'İstediğin kadar bak' diyordu sanki... Ama yapamadı. Mehmet Ali uyusa bile ona bakmaya cesaret edemedi. O çarpıntının sesini duymaktan korktu belkide...

Mehmet Aliyi uyandırmadan yorganı üzerinden atıp yavaşça yataktan kalktı. Genç adam gerinip yüz üstü döndüğünde, Dila ona gülümsedi.

Çocukken Elifte yatıya kalayım diye ağlayıp annesini canından bezdirdikten sonra oraya gidince de, Mehmet Aliyle uyucam diye evi inletirdi. Tabi, ne Mehmet Ali'nin annesi, ne de babası bunu kabul etmezdi. Kız çocuğu neticede derlerdi. Dila böyle zamanlarda hep erkek olsaydım keşke diye düşünürdü. Erkek olmayı; en çok Mehmet Aliyle olmak için isterdi zaten. Onunla uyumak, top oynamak, arkadaş olmak küçük kızın en büyük hayaliydi. O zaman Mehmet Ali'nin de kendisini seveceğincen emindi çünkü... Sorun kız olmasıydı sanki. Gece olunca, Elif'in yanında uyumaz. Onu da uyutmazdı. Hal böyle olunca, Elif abisinin yanına gider Dilayı şikayet eder, Mehmet Ali de oflaya puflaya kimseyi uyandırmadan küçük kızı odasına alırdı.

Kendisini tek kişilik yatağının duvar dibine yatırıp; "Bana bak, bana dokunduğun an kafanı kırarım senin!" Diyen Mehmet Aliye oflardı.

"Oflama!" Derdi Mehmet Ali sinirle. "Senin ne yapacağın belli olmaz valla! Şu bakışlara bak! Cadı!"

"O ne demek ya?!" Diye mızmızlandığında, Mehmet Ali gülerdi. Yalnız kaldıkları zaman kendisiyle uğraşıp gülen Mehmet Aliyi çok severdi küçük kız.

Sırtını duvara yapıştırır; "söz dokunmam" derdi ama öyle kolay pes etmezdi.

"Sen benim saçımı okşasana madem? Elif okuldan geldiğinde okşuyorsun ya? Aynen öyle. Olmaz mı?" Diye sorduğunda, küçük Mehmet Ali oflasa da, kıyamazdı ona.

Elini küçük kızın sarı kafasına daldırıp; "Kapa gözlerini minik cadı." Der, sonra da Dila'nın istememesine rağmen ona masal anlatırdı.

Anlattığı masallarda hep polislerin kahramanlıklarını anlatan adama bakarken yüreği sızladı genç kızın. Dila; kendi hayatını kurtarmak için kaçmıştı ama Mehmet Ali'nin böyle bir şey yapmaya hiç şansı olmamıştı. Genç adamın kendi hayalini daha çok küçükken gömmek zorunda olduğunu yeni fark etmişti.

Gözleri doldu genç kızın. Akan burnunu çekmesiyle; "Daha ne kadar başımda dikiliceksin?" Diye soran adama şaşkınlıkla bakakaldı bir an.

Uyanık mıydı yani? Yakanlandığını hissetmenin utancıyla kızarırken; "Di-dikilmiyorum! Dalmışım." Dedi hızla.

Kendisine gülümseyerek; "Güzel çehreme mi?" Diye soran adamın, kendisine gülümsemesine şaşkınlıkla baktı. Genç adamın gözleri; uyku mahmurluğuyla hala varla yokla arası açıktı ve buna rağmen çok yakışıklıydı. Kim uyanır uyanmaz dizilerde ki gibi görünürdü ki?! Cevap hemen karşısındaydı.

Gül ÇıkmazıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin