73.BÖLÜM "KALP"

197K 13.2K 10.9K
                                    

Bazı sokaklar hep denize çıkar ya, bende de elime kalemi aldığımda hep Lal'e çıkıyor... Lal biteli aylar oldu ama bitişi nedense yarım oldu, içime sinmeyen bir şeyler hep vardı. Dönüp dolaştım nerede başlıyor bu döngü diye, 72. Bölümün sonundan sonra olduğunu fark ettim. Özel bölümde de duyurmuştum yeniden yazmaya, finale kadar olan kısımları tekrar kaleme almaya karar verdim. Normalde kitaptan direkt okunsun istiyordum ama içime sinmedi, burası bizim evimiz ve burada paylaşmam gerekiyordu. Evet buna karar vermem aylar sürdü ama işte buradayım<3 Keyifli okumalar diliyorum! KUVARS DEMİRHAN GERİ DÖNDÜ MİLLET!

73. BÖLÜM "KALP"

Kuvars Demirhan'dan

Bazen hikâyeler yarım kalır. Yeni hikâye eskisinden güzel yazılsın diye...

İstanbul hiçbir zaman benim evim olmadı. Hayatımın büyük bir kısmını önce İzmir'de, daha sonra Londra'da geçirdim. Sonra bir kadın girdi hayatıma, evim oldu. İstanbul o zaman benim için bir yuva hâline geldi.

Hayata dair ilk umudum o zaman yeşerdi. İlk defa ben de herkes gibi bir ömür yaşayabilirim dedim. Bir kadın girdi hayatıma ve beni, olduğum kişiyi değiştirdi.

Şimdi o kadın için yeniden gitme zamanı... O kadın yaşasın, mutlu olsun ve bir hayatı olsun diye yeniden gitme zamanı... Ona söylemediğim her şeyi kendimle beraber götürme zamanı...

Pasaport kontrolünde VIP kısmından hızlıca geçerken, son kez arkama baktım. Hiç dönmemem gerekiyordu. Düğünümüzde Cemre intihara teşebbüs ettiğinden, o uyanıp ondan ayrılmak zorunda oluşumdan beri, içimde hiç bitmeyen o isteği silip atamıyordum. Ona dönmek, her şeye rağmen onunla olmak, onun hayatını belki derbeder etmek ama onsuz olmamak istiyordum.

Bu bencilce istek beni, çok değil birkaç ay önce İstanbul'a yeniden döndürmemiş miydi? Halbuki Amerika'da, hastane odasında yatarken Çağan'dan Cemre'nin haberini alıp mutlu olmamış mıydım? Onun hayatından çıktığım, artık onun mutlu olacağını bilmek beni biraz olsun iyi hissettirmemiş miydi?

Onu kendi çukuruma çekemezdim. Bana dair bilmediği öyle çok şey vardı ki, o bu kadar hassasken bir de bunları onun omzuna nasıl yüklerdim? Belki beni unutacaktı. Belki bizim hikâyemiz yarım kalacaktı ama onun hikâyesi daha güzel yazılacaktı...

Hayallerindeki gibi doktor olacaktı, iyileşecekti, biliyordum buna tüm yüreğimle inanıyordum, o toparlanacak, hep umut ettiği gibi kendi ayaklarının üzerinde duran güçlü bir kadın olacaktı ama benim bu hikâyede yerim yoktu.

O devam etsin diye olmamalıydı...

Pasaportuma mühür vurulduktan sonra, kapıdan geçtim ve doğup büyüdüğüm ülkeyi bir daha dönmemek üzere ardımda bıraktım. Güvenlik kontrolünden geçip direkt güvenlik kapısına ilerlerken omuzlarım çöküktü. Dönmek istiyordum. Yaşamak istiyordum. Cemre'yle yaşamak istiyordum.

Çaresizlik öyle yoğundu ki, her şeye rağmen dik durmaktan, bu yükü üstlenmekten başka çarem yoktu.

Yürüdüm. Yürümek zor gelse bile yürüdüm. Kapıya ilerledim. Bakışlarım insanlara çevrildi, hepsi sabırsızlıkla uçuşunu bekliyordu. Kimileri heyecanlıydı bile. Kimileri ailesiyle beraberdi.

Benim bir ailem hiç olmamıştı... Bana aile gibi hissettirebilecek tek kadını da arkamda bırakıyordum.

Omuzlarım çökük, bakışlarım ruhsuz, yine de dimdik durarak yürüdüm. Ne yapalım, bana da biçilen böyle bir hayatmış...

"KUVARS!"

Bir ses, onca kalabalığın arasında kulaklarıma ulaştı.

İleriye doğru gitmek isteyen ayaklarım, öylece çivilendi kaldı. Zaman ağırlaştı. Yoksa... Olamaz saçmalama Kuvars... O olamaz. Onun sesi olamaz... Cemre konuşamıyor, bilmiyor musun?

LALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin