LAL
80. BÖLÜM
VEDA "KUVARS DEMİRHAN"
Düğün alanı pembe begonvillerle süslüydü. Denizin dalgalarının sesi müziğin ritmine karışıyordu, hoş bir ezgi bırakıyordu kulaklarda. Güzel bir günbatımı manzarası aynı zamanda bize eşlik ediyordu.
Odamda dışarıyı izlerken, duyduğum heyecan yüzünden kalbim deli gibi atıyordu. İlk kez gelinlik giymiyordum, ilk kez düğün manzarasını gelin odasından da seyretmiyordum ama bu sefer hayat doluydum, enerjim yüksekti, sevdiğim adamla bir ömür aynı yastığa baş koyacak olma fikri içimi mutlulukla dolduruyordu. Bir kere daha nereden nereye geldiğimi görüyordum. Geçen seneki ben ve şimdiki ben bambaşka insanlardık sanki ama biliyordum, bugün bu noktadaysam hep geçmişimdeki zorluklar sayesindeydi. O zorluklar bana pes etmemeyi, mücadele etmeyi, savaşmayı öğretmişti.
Düğün için Eliza'nın önerisiyle ayarladığımız yer beklediğimden çok daha güzeldi. Bana kalsa öğlen gelirdim ama Öykü'nün ısrarıyla sabahın köründe burada soluğu almıştık. Saçlarım ince ince sarılmış, güzelce dalgalandırılmış, sonra dağınık bir topuz yapılmıştı. Duvağım, minik, kuvars taşlı bir tokanın üzerine geçirilmişti.
Gelinliğim kuvars taşlarıyla bezeliydi, onu üzerime geçirince, beklediğimden çok daha güzel durmuştu. Sade bir makyaj yaptırmıştım ama gerçekten güzel duruyordu. Karnım gelinlikte belirgin duruyordu ama bundan mutluluk duyuyordum. Aynanın karşısında kendime bakarken, içime sinen huzura engel olamıyordum.
Bir hikâyem vardı, gönül isterdi çiçeklerle süslü yollardan geçeyim ama engellerle doluydu. Tüm engelleri aştığım, her ne olursa olsun yola devam ettiğim bir hikâyeydi. İşte şimdi bu noktadaydım.
Gülümseyerek aynaya baktım, ellerimi karnıma götürdüm. "Ne yollar aştık ama değil mi?"Bebeğim beni hisseder gibi, tekmelerken gülümsedim. "Sen ne zaman doğacaksın ama, ben ne zaman senin o minik ayaklarını yiyeceğim?"
Odanın kapısı açılıp Kuvars üzerinde bembeyaz takım elbisesiyle tam karşımda dururken heyecandan hızlanan kalbime engel olamadım. Yeşil gözleri üzerimdeki gelinlikte durdu, hayran bakışları tek tek her detayında gezindi. Ardından gözleri saçlarıma değdi. Geriye doğru taranmış, buklelerle şekil verilmişti. Duvağımı bağlayan tokam kuvars taşlarıyla bezeliydi ve Kuvars'ın bakışlarından büyülendiğini algılamak zor değildi. En son yüzümde ve gözlerimde durdu. Gözlerinin dolmasına engel olamadı. Sertçe yutkundu, âdemelması hızla inip kalktı.
"Güzelim..." Sesi boğuktu.
"Canım sevgilim." Ona sımsıkı sarılırken, beni karnıma dikkat ederek kendisine çekti. "Bugün karım oluyorsun. Bu hayatta bundan daha mutlu olduğum bir an yok."
Hayatımın en özel hissi içerisindeydim. "Hadi," dedim. "Doldurma gözlerimi, makyajım bozulacak. Geç kaldık zaten sevgilim."
Kuvars gülümseyerek ellerimi tuttu. Onunla olan hikâyemizin başından beri, sadece iletişim kurduğum ellerimi...
Onunla beraber, el ele bir şekilde gelin odasından çıkıp merdivenleri inerken yüreğim ağzımdaydı. Kuvars'ın varlığı varlığıma güç veriyordu.
Bahçeye çıktığımızda, alkışlarla karşılandık. Orkestra Hüzün Kovan Kuşu'nu çalıyordu. Bir zamanlar Kuvars'ın bana söylediği bu şarkının tüm nameleri etrafımızı çevirmişti. "Yollar açılıp konuşacak," diyordu şarkı. Yollar tüm engellere rağmen aşılmıştı, biz el ele aşmıştık ve konuşmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAL
Romance"Aklım almıyor," diye söylendi kendi kendine, beni aniden kavradığı elimden yeniden kendine çekti ve dudaklarını saçlarıma bastırdı. "Ben sana böyle his-," duraksadı. "İnsanlar nasıl seni yaralayabiliyorlar?" Konuşma engelli bir kız ve onun için işa...