Herkese merhaba. Vize sınavlarım nedeniyle bir türlü bölüm yayımlayamadım, çok üzgünüm. Ama telafi niteliğinde bir bölümle geldim bence. Sınavlarım hala devam ediyor, o yüzden çok burayla ilgilenmeye vakit bulamasam da yorumlarınıza deli gibi hasret kaldım. Her birini okuyup aşırı mutlu oluyorum. Lütfen yazın.
Ve lütfen yıldız tuşuna basarak destek olun :)
Seviyoruum sizleri.
30.BÖLÜM "BİRLEŞMEK."
Zekeriyaköy'deki bu evde çok az zaman tüketmeme rağmen şu an geri döndüğümde içimin güvenle dolmasına engel olamadım. Sanki tüm hayatımı burada geçirmişçesine bir güvendi bu... Bahçedeki kış ayında olduğumuz için boş olan havuza, arkadaki yapraksız, kuru dallı ağaçlara çevirdim gözlerimi. Bu evde çok ağlamış, çok kendimi hırpalamıştım. Çok ezik hissettiğim günlerim vardı, belki bu yüzdendi bu evden gidersem kendi ayaklarımın üstünde duracağımı zannetmem. Sanki bu kapıdan çıkıp kendi hayatımı kursam daha güçlü bir kadına dönüşecektim, kendi ekonomi,k özgürlüğüne sahip kendi imkanlarıyla yaşayan kız. Bu evde kalmak benim için Kuvars'ın hizmetlisi olarak ondan para almam demekti, bu evin dışıysa bambaşka bir dünya... Ama bana bunu çok görmüşlerdi. Şimdi tüm savaşlarını kaybetmiş, silahsız bir askerdim. Bacaklarımda yürümeye mecal bile kalmamıştı, her nefes aldığımda kırık kaburga kemiklerim acıyla sızlıyorlardı, yüzüm derbeder haldeydi, kasıklarımın hemen üstünde büyük dikiş izleri vardı. Bir daha çocuğum olma imkanı bile alınmıştı benden. Daha önce hiç bu kadar kimsesiz hissetmemiştim... Daha önce hiç bu kadar eksik hissetmemiştim...
Ama bazen düştüğümüz çukurlar daha hızlı ayağa kalkmamız içindir. Hayat bu ya, bin kere düşeceksen bin birinci kez kalkacaksın ayağa, bir kez ağladıysan on kez güleceksin, ir kere yapamam dediysen yüz kez yaparım diyeceksin.
Onlar beni ezdiklerini, tükettiklerini zannederken ben aslında hiç olmadığım kadar güçlü kalkıyordum ayağa. Kendimi üzmemin, ezmememin artık yeri yoktu. Artık ayağımın altında ezdiğim acılar içinde kıvranan ruhum olmayacaktı, bana bunu yapanlar olacaktı. Öyle güçlü olacaktım ki, bir daha benden başka kimse beni üzemeyecekti. Kimsenin buna gücü yetmeyecekti.
Yemin ederim...
Benden başka kimse.
Ev... Yeniden bana kollarını açan evime hüzün dolu gözlerle baktım. Kuvars beni sımsıkı kollarının arasında tutarken yürüyemiyor olmama içimden küfrederek titreyen avuçlarımı sıkıca kenetledim. Korumalardan biri evin kapısını cebinden çıkardığı anahtarıyla açarken Merve'nin neden kapıyı açmadığını merak ederek Kuvars'a çevirdim bakışlarımı.
Benim ona bakmamla zaten beni izleyen yeşil gözleri kısıldı. "Hizmetli kız izinde. Evi kullanmıyoruz diye izin vermiştim."
Boş bakışlarla başımı salladım, onaylarcasına. Açıkçası şu an Merve'nin ne kadar kötü göründüğümü söylemesine hiç ihtiyacım yoktu, o yüzden onu görmemek biraz da olsun bu gece için bana iyi gelecekti. Eski odamın olduğu yere Kuvars bakmaya bile tenezzül etmeden beni yukarı çıkardı, kendi odasına...
İtiraz etmedim, sadece onun beni bez bebekmişçesine ama sarsmadan, özenle taşıyışına ayak uydurdum, biraz da uykum geliyordu ama önce duş almak istiyordum. O korkunç günden bu yana on gün geçmişti ve ben yağlı saçlarımın ağırlığıyla berbat hissediyordum. Vücudum yara bere içindeydi ve su onları da temizlesin istiyordum.
Kuvars beni yatağa yatırıp ardından bana yangından sonra benim için ayarladığı odadaki giysi dolabından akşam için giyebileceğim rahat ve beni sıcak tutacak bir pelüş pijama getirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAL
Romance"Aklım almıyor," diye söylendi kendi kendine, beni aniden kavradığı elimden yeniden kendine çekti ve dudaklarını saçlarıma bastırdı. "Ben sana böyle his-," duraksadı. "İnsanlar nasıl seni yaralayabiliyorlar?" Konuşma engelli bir kız ve onun için işa...