Instagram: hikayelerindeyasar
"Ben, sessizliğin en sessizine aitim." Franz Kafka
3.BÖLÜM "YEŞEREN UMUTLAR"
Umut edebilmek insanlığa verilmiş en büyük nimet. En zor gecenin karanlığında, en çıkılmaz yolun ortasında, her tökezlediğinde, devam etmek zorunda olduğunu bildiğinde ama tükendiğini hissettiğinde seni ayağa kaldıran, senin elinden tutan tek duygu. Kimilerimiz için yeni bir güne başlama sebebi, kimilerimiz için ise bizzat yaşama sebebimiz. İnsanı büyüten, iyileştiren, şifa veren, koruyan, yaralarını saran, o yaraların bıraktığı izleri silen, ayağa kaldıran, devam etmesini sağlayan büyülü bir nimet.
Umut şimdi benim içimde yeşeren yeni tanıştığım bir duyguydu. Saatlerdir yalnızca Kuvars Bey'in yaptığı telefon görüşmesini düşünüyordum, benim lâl olduğumu öğrendikten sonra işaret dilini öğrenmek istemiş olması içimi sıcacık yapıyordu. Buna pek tabii ki başka anlamlar yüklememe, başka açıklamalar bulmama, "Senin için olacak hâli yok," dememe rağmen, yine de aklıma geldikçe gülümsememe engel olamıyordum.
Kuvars Bey evden çıkmıştı ama valizi hâlâ odasındaydı, bundan mütevellit belki gelir diye bu akşam için yemek hazırlamış, arka bahçedeki yaprakları toplamış, görevim olmamasına rağmen her yeri iyice toparlayıp süpürmüştüm. Bütün işlerimi bitirdiğim için kendime Kuvars Bey'in kütüphanesinden ödünç aldığım bir tıp doktorunu anlatan romana başlamıştım. Mutfaktaki masada oturup bir yandan romanı okurken, bir yandan da gözüm bugün Kuvars Bey'in bana uzattığı deftere ve kaleme ilişiyordu, kalemin üzerine işlenmiş K.D. harflerine bakıp istemsizce umutla gülümseyip duruyordum.
Bir anda çalan kapıyla beraber olduğum yerde irkilirken, daldığım düşüncelerden sıyrıldım, hızla ayağa kalkıp kapıya giderken not defteri ve kalemi de istemsizce yanıma almıştım, sanırım defter artık her gittiğim yerde benimle olacaktı.
Kuvars Bey'in geldiğini düşünerek kapıyı açtığımda karşımda, kahverengi saçlı, yeşil gözlü, oldukça güzel bir kadın gördüm. Kuvars Bey'in olduğu kadar yoğun bir yeşil değildi ama, göz şekilleri ve bakışları birbirini andırıyordu. Daha kadın kendini tanıtmadan onun, Sevil Hanım'ın bahsettiği Kuvars Bey'in kız kardeşi olduğunu anladım.
"Merhaba," dedi kadın eve geçerken. "Ben Eliza Demirhan, sen yeni çalışan mısın?"
Bana uzattığı paltosunu alıp askıya asarken hızla başımı salladım. "Çok ilginç," dedi salona geçerken. "Abim sürekli yurtdışında olduğu için, eve düzenli bir çalışan alınmasını istemiyor diye biliyordum. Acaba neden fikrini değiştirdi?"
Ben de şaşkın şaşkın kendisine bakarken Eliza Hanım gülümsedi. "Olsun iyi olmuş yine, her zaman çalıştığımız temizlik şirketi mi gönderdi seni?"
Olumsuz anlamda başımı salladım. Eliza Hanım'ın şaşkınlığı bir kat daha artarken "Gerçekten ilginç," dedi. Şaşkınlığını bastırmayı başararak gülümseyerek bana döndü. "Senin ismin ne?"
Elimdeki deftere kayarken bakışlarım ilk sayfasını açtım ve bugün yazdığım "Ben Cemre" yazısının altına, konuşamadığımı not düştüm. Defteri Eliza Hanım'a uzatırken kendisi şaşkındı.
"Duyabiliyor musun?" dedi yazıyı okuduğu gibi bana bakarken. Başımı hüzünle salladım.
"Anlıyorum," dedi Eliza Hanım. Hüzünlü bakışları anlayışla gölgelendi, gözlerinde bana karşı acıma duygusu belirirken, bu davranışlara sürekli maruz kaldığım, sürekli insanlar bana acıyarak baktığı için şaşırmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAL
Romance"Aklım almıyor," diye söylendi kendi kendine, beni aniden kavradığı elimden yeniden kendine çekti ve dudaklarını saçlarıma bastırdı. "Ben sana böyle his-," duraksadı. "İnsanlar nasıl seni yaralayabiliyorlar?" Konuşma engelli bir kız ve onun için işa...