35.BÖLÜM "ÖZGÜRLÜK"
Sessiz, yorgun, ağır... Gözkapaklarımın ardındaki büyük karanlık benden sökülürken uykumun arasında Kuvars boynuma sığınan başını hissettim. Onun kolları arasında olmanın, güvenle birine sığınmanın kalbimi sıcacık etmesine izin verdim ve böylelikle yeni bir gün, beraberinde yeni umutları getirerek başladı.
Hayatta iki tip insan vardır; ilki sabah kalkınca nefretle güne başlayan, yorgun olan, sadece uyumak isteyen, hayata dair hedeflerini bir köşeye koyan, bir de her yeni günü ve güneşi büyük bir umut ve pozitiflikle selamlayanlar...
Bu sabah oldukça yorgun hissetmeme rağmen uzun zaman sonra ilk defa büyük umutlarla araladım gözlerimi. Artık üzerimde gezinen karamsarlık bulutlarına yem olmak istemiyordum. Her insan kendi içinde çok değerlidir aslında ve ben hep kendimi kendi içimde değersizleştiriyor, insanların beni mutsuz etmesine izin veriyordum. Artık bunlar yoktu, artık hüsnükuruntular, umutsuzluklar yoktu.
Artık sadece daha sıkı sıkıya sarılmam gereken umutlarım, kazanmam gereken bir sınav, üstesinden gelmem gereken sorunlarım vardı.
Başımı kaldırdım ve aydınlığı içeri davet eden perdeleri örtülmemiş pencereye baktım.Güneş ışığı pencereden üzerimize düşüyordu ve kışın son ayına girmiş olmamıza rağmen havaların artık daha güzel olacağını müjdeliyordu.
Umudum daha da artarken Kuvars homurdanarak yatakta beni daha sıkı kendine çekti. Huzur parmak uçlarıma kadar yayıldı. Benim baharım gelmişti. Artık küslük bitmişti aramızda.
Bir şeyleri daha fazla uzatıp büyütmeyecektim. Sadece biz önemliydik ve artık iyileşmeye odaklanacaktım.
O da yaralı bir adamdı ve sevgimle kapatacaktım o izlerini.
Kahvaltı hazırlamak için zar zor gözlerimi açarken Kuvars da homurdanarak o aşık olduğum yeşil gözlerini araladı ve göz göze geldik.
Dün gecenin bütün anıları doldu zihnime.
Nasıl benim için sarhoş geldiği, bana nasıl sarıldığı, nasıl beni bırakmak istemediğini söylemesi...
Sevilmenin ne kadar güzel olduğunu tatmak harikaydı. Yüreğimi aşkla dolduruyor, tüm kötü anılarımın üzerinden şifayla geçiyordu.
''Güzelim.'' Kuvars gözünü ovuşturup doğrulurken sesinde şaşkınlığın kokusunu aldım. ''Buradasın?'' Sorusu üzerine dün geceye dair hiçbir şey hatırlamadığını anladım.
Gülsem mi ağlasam mı bilemezken Kuvars ağrıyan başını tuttu. ''Ne oldu dün gece?''
Utançla olduğum yerde kıvrılırken bana söyledikleri geldi aklıma. Beni sevdiğini nasıl bana haykırdığını... Benim ona nasıl anlattığımı...
''Hiç.''
Ben omuz silkerken onu merakı biraz daha arttı. ''Ne demek hiç?''
Başımı ovuşturup devam etti. ''Daha düne kadar benimle tek kelime etmiyordun. Bir gecede ne değişti?''
Aklımdaki karanlık düşüncelerini bastırırken masum masum gülümsedim.
''Dün Merve ve Yiğit'i yeniden burada işe alacağını söyleyince...''
Kuvars bir an parmaklarımdan dökülen kelimeleri anlayamadı ya da anlamak istemedi. Yüzü ekşirken hiddetle karşı çıktı.
''Bunu demiş olamam. O herif bu evden içeri adımını bile atamaz.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAL
Romance"Aklım almıyor," diye söylendi kendi kendine, beni aniden kavradığı elimden yeniden kendine çekti ve dudaklarını saçlarıma bastırdı. "Ben sana böyle his-," duraksadı. "İnsanlar nasıl seni yaralayabiliyorlar?" Konuşma engelli bir kız ve onun için işa...