Multimedya da Selim'in işe giderken ki hali
Oy vermeyi unutmayın :)
...........
Kurduğum alarmın çalmasıyla zorla gözlerimi açtıp,yatakta oturdum.Bugün pazatesiydi ve Selim işe gidecekti.Bu yüzden sabahın yedisine alarm kurmuştum.Bütün hafta sonunu evde geçirmiştik.Televizyon,bahçe,yemek ve uyumak...
Cumartesi sabahı dediği şeyden sonra ondan köşe bucak kaçmaya başladım.Niye? Bende bilmiyorum.Onu görünce dudaklarım kendiliğinden iki yana uzuyor.
O gün dediği şeyi kabul etmişti.
Çok güzelsin demişti bana.Ama bütün hafta sonu ben ondan kaçtığım için artık varsa da açıklamasını yapamamıştı.
Boşver bunları düşünmeyi Dolun diyerek banyoya gittim.Hiç bir tıkırtı gelmediği için Selim'in ve Kağan'ın hala uyanmadığını anladım.
Acaba kendine alarm kurmuş muydu? Onu uyandırsam ne olurdu? Dün bana bir şey de söylememişti ki.Amaan önce kahvaltıyı hazırlıyım sonra uyandırırım.Banyo da işim bittikten sonra mutfağa geçtim.
Öncelikle dolapta ki kahvaltılıkları masaya dizdim.Hafta sonu mutfaktaki eşyaların yerlerini ezberlemiştim. Şimdi sanki kırk yıllık evim gibi rahat hareket edebiliyordum.
Omlet yapmaya başlamadan kapıcının bırakmış olduğu ekmeği aldım kapının önünden.Yeni bırakmış sanırım çünkü sıcacık.
Omleti de yapıp masaya koydum.Şöyle bakınca gerçekten güzel iş çıkarmıştım.Demlediğim çayı da masaya yerleştirdikten sonra mutfaktan çıktım.İlk önce Kağan'ın odasına gittim.Yatağında yüz üstü yatmış mışıl mışıl uyuyordu.Uyandırmamaya özen göstererek pamuk yanağına yumuşak bir öpücük kondurdum ve odadan çıktım.
Selim'in odasının önüne gelince önce kapıyı tıklattım.Ses gelmeyince içeri girdim.Hala uyuyordu.O da oğlu gibi yüz üstü yatmıştı...
Yanına gidip seslenmeye başladım
"Selim,Selim uyan hadi işe gideceksin" hala uyanmıyordu.Ne derin uykusu vardı böyle!Zaten üstünde sporcu atleti ve şort vardı,üstüne örttüğü şey bir kenara toplanmış bütün vücudu açıktaydı.
Omzunu dürtüp tekrar seslenmeye başladım "Selim, hadi ama!" o ise homurdanıp uyumaya kaldığı yerden devam etti.Ben üstüne eğilmiş hala uyandırmaya çalışıyordum.
Tam o anda telefondan 'Pink-sober' çalınca yerinden zıpladım.Ama Selim de zıpladığı için kafa kafaya çarpışmaktan kaçamadık.Kafası burnuma çarpmıştı ve burnum pert!
"Ahh!!" ben acıyla inleyip elimle burnumu tutuyordum.Selim ise elimi burnumdan çekmeye çalışarak özür dilemeye başlamıştı bile.Sonra pes ederek ellerini iki yanağıma koydu
"Özür dilerim Dolun,özür dilerim,özür dilerim,özür...." gerçekten burnum çok acımıştı hatta gözlerim acıdan yaşarmıştı.
Burnumda ki sızı gerçekten çok etkiliydi, gözlerim istemesem de dolmuştu...
Ama şu an dert ettiğim şey o değildi,şu an dert ettiğim şey birbirimize olan yakınlığımızdı.Verdiği hızlı nefesleri yüzüme çarpıyordu.Elleri yanaklarımda olduğu için bunun olması doğaldı tabi!
Acı gitti,heyecan geldi! Nesef almayı bırakıp bu sefer yutkunmaya çalıştım.Boğazım da atmaya başlayan kalbim yutkunmamı engelliyordu.Tabi benim bu çabalarımdan bihaber olan Selim hala gözlerime bakarak özür diliyordu ama sesi bile kulağıma kadar zor geliyordu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ÇIKMAZI (Tamamlandı)
Romanzi rosa / ChickLitBir kadın;bazı gerçekler ile düzeni bozulmuş,duyguları ağır bir darbeye maruz kalmış,yalnız hissetmiş,acı çekmiş,ama sadakatini kaybetmemiş. Gerçekler bir yana;onu büyüten insanlar,ki o çekinmeden ailem diyebiliyor,bir yanaydı. Dolun,güvendiği kişil...