Ceylan Ertem & ESMER
Sancak & Üşüyorum AldırmaBelki de acının verdiği hazdan doğuyordu aşk.
Evin içine doğru sızan güneşten korunmak adına elimi havaya kaldırdım. Gözlerim hedefini bulmakta zorlanmamıştı. Çünkü o bana çok yakındı. Gözlerini gözlerime kilitlemiş tehdit dolu bakışlarla beni süzüyordu. Bakışında bir de kin vardı. Öldürmek istiyordu. Elindeki silahı şakağıma dayayıp tek bir kurşunla işimi bitirebilirdi. Burnundan derince bir soluk alarak ayağa kalktı. Siyaha boyanmış saçları, kirli sakallarıyla yaşını gizlemeye çalışan bir adamdı. Gözaltlarındaki mor halkalar öfkeyle harmanlanmış onu korkunç göstermeye yetiyordu. "Sensin demek" dişlerinin arasından konuşarak tekrar adım adım yaklaşmaya başladı. Göğsüm büyük bir korkuyla inip kalkarken oturduğum yerden geri geri sürünerek uzaklaşmaya çalıştım."Çık git evimden!" Olabildiğince güçlü çığlık atarak sesimi de dışarıya duyurmaya çalışıyordum. Kaşlarını çatarak sahte sahte güldü. Çok geçmeden belindeki tabancayı yeniden çıkartarak evin içine rastgele ateş etmeye başladı. Başımdan aşağıya cam parçaları yağarken dizlerimi karnıma çekmiş çığlıklar atarak ağlıyordum. Çok korkuyordum. "Demek burası senin evin hah?" Gür sesiyle bağırırken etrafa ateş açmaya devam etti. Bütün her şey tuzla buz olmuştu. Korkudan saçlarımı kavrayarak sesim kısılana kadar çığlık attım. Mermisi bitince boş tabancayı rastgele bir yere fırlatarak hızla üzerime geldi.
"Bütün her şeyi mahvettin. Senin yüzünden tüm paramı kaybedeceğim!" Sesi tüm evin içini doldururken çekingen bakışlarla baktım adama. Kim olduğunu çözmem uzun sürmemişti. Bu adam Rüzgâr'ın babasıydı.
Sessiz kalmaya çalışsam da bir süre sonra tutamadım kendimi. "Sen ne parasından bahsediyorsun evladının hayatını hiç mi düşünmüyorsun?" Eli hızla beline giderken bir silah daha çıkartarak rastgele ateş etti gözlerimin içine bakarken. "Zaten onu düşündüğüm için yaptım tüm bunları" anne baba olmak yetmiyordu bazen. Doğru karar verebilmek gerekiyordu. Lakin şöyle bir gerçek var ki; herkesin doğrusu çok farklıydı. Doğru yaptıklarını zannederek büyük yanlışlar yapıyorlardı. O kadar berbat bir doğrusu vardı ki bu adamın; çocuğunun neredeyse en güzel yıllarını berbat etmişti.
Kişiliğini oturtamamış, sevgisini esirgeyen bu insanların çocuk yapmasına çok karşıydım. Bir çocuğu büyütmenin sadece karnını doyurmaktan ibaret olduğunu sanıyordu çoğu insan. Oysaki çocuğu en başta sevgi ve ilgiye doyurmak gerekiyordu. Tüm bunlar olduktan sonra merhamet duygusu, geniş bir bakış açısı beraberinde geliyordu. Her şeyin temelinde saf sevgi yatıyor. Karşımda elinde silahla etrafa ateşler saçan adamın bile sevgiye aç bir kişiliği olduğuna emindim. Ona bir süre durgun durgun baktım.
Bağırıp çağırıyor duvardaki tüm tabloları yerle bir ediyordu.
"Bırak da Rüzgâr biraz kendi istediği gibi yaşasın" silahın namlusunu ardı ardına şakağına vurarak kendi etrafında dönmeye başladı. Bu hareketi beni gerçekten korkutmuştu. Adam gerçekten sorunlu bir tipti. "Olmaz olmaz para olmadan olmaz" hemen ardından kafasını sağa sola sallayarak "Parasız istediğini yapamaz, asla yapamaz" adam parayla bozmuştu kafayı. Bir süre kendi kendine konuştuktan sonra beline doladığı halatı çıkarttı. "Senin yüzünden parasız kalacak benim oğlum" elindeki halatla üzerime doğru gelirken yere düşen cam parçalarını ona doğru fırlatarak çığlıklar attım. "Hayır gelme!" Ayağa kalkıp kaçmak istiyordum ama korkudan bacaklarımda hiç güç kalmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGAR'IN NEFES'İ
Teen FictionTANITIM~ BİLGİLENDİRME!! Göğsünde milyonlarca sim parçasını barındıran kadifemsi gökyüzünün altında ölümün kollarına koşarken başladı her şey. Bu başlangıç tesadüf bir karşılaşmayla taçlandırıldı ve kadın aşkın pençelerindeki o tatlı acıya mahrum ka...