2.BÖLÜM?TANIŞMA

3.6K 195 25
                                    




                                        2.BÖLÜM
                                         TANIŞMA

Dağların koynunda yankılanan silah sesi bütün her yeri el ayak etmişti. Kuşlar gökyüzünden silinmiş hatta deniz kükremeye başlamıştı. Bir ürpertidir almıştı etrafı. Kararmış bulutlar, patlayan silah sesinin etkisiyle içlerini boşaltmaya başlayacakmış gibi duruyordu. Birbirlerine iyice yaklaşmışlar, damlalarını daha da hızlandırmak için sabırsızlanıyorlardı.

Nemlenmiş toprağın üzerinde çakılı kalan ayaklarıma bakıp derin bir nefes aldım. Kalbim küt küt atıyor, sesi kulaklarımda yankılanıyordu. Aslında bu kadar korkulacak bir şey yoktu ama beklemediğim anda patlayınca afallamıştım. Dudağımı ıslatmak için dilimi çıkardığım sırada ıslak dilime değen metalik tattan dolayı hemen dilimi çektim. Dudağımdaki yarayı çoktan unutmuştum. Onu hiç umursamıyordum, benim için şu an önemli olan şey iç hesaplaşmalarımdı. Dakikalar önce ölmek istiyordum. Bir uçuruma koşarak çaremi denizin dibinde olacağını düşünüp kendimi ölümün kollarına atacaktım. Bana en yakın, en kolay çare ölüm gibi geliyordu. İlk defa kolayı seçmiştim. Oysaki önce de defalarca çaresiz kalmıştım ama hiçbir zaman ölümü aklıma getirmemiş, hep savaşmıştım. Bu sefer durum farklıydı, en olmadık yerimden darbe almıştım. Hâlâ teyzemin bana sarf ettiği cümle beynimde yankılanıyor, beni yeniden ve yeniden parçalamaya yetiyordu:

"Sen annenin katilisin!"

Bir kıpırtı hissedince başımı ona doğru çevirdim. Elindeki silahı beline koymuş bana nefretle bakıyordu. Onun da planını yerle bir etmiştim. Ne o ölebilmişti ne de ben. Karşımdaki adam sabır dilercesine yüzünü ellerinin arasından geçirerek hızla bana doğru yürümeye başladı.

"Her şeyi yerle bir ettin!"

Bu sefer bağırmadan dişlerinin arasından tükürürcesine konuşmuştu. Onun gözlerinde de derin bir çaresizlik vardı. Bunu anlamamak için ahmak olmak gerekirdi. Göz pınarlarından her an bir yaş akacakmış gibi duruyordu.

Dudaklarımı aralayacağım öfkeli bakışları dudağıma kaydı. Büyük ihtimalle kurumuş kan dikkatini çekmişti. Ama o bakışlarını orada fazla oyalamayıp tekrar gözlerime baktı. Bir kitabın en heyecanlı yerini okuyormuşum gibi kirpiklerimi kırpmadan gözlerine baktım. Bal rengi gözleri baktıkça koyulaşıyordu. Bana derin bir kuyuyu andırmıştı eğer biraz daha bakarsam oraya düşecek ve kaybolacak gibiydim. Başımı hemen çevirip denize döndüm. O da hemen benden kaçmak istercesine uzaklaştı. Burada hiç olmak istemiyor gibi gidiyordu. Belki bir başka yere gidip tekrar ölmeyi deneyecekti.

İşte şimdi tamamen yalnız kalmıştım. Geniş gökyüzünün altında bir tek ben vardım. Şu an kendimi uçurumdan aşağıya atmak istesem bana engel olacak kimse yoktu. Az önceki adam beni engelleyebilmek için silahını ateşlemiş, gözlerinin önünde ölmemi istememişti. Doğrusu bende onun için aynı şeyi istemiş, gözlerimin önünde ölmesini istememiştim.

Gözlerimi açtığım andan itibaren cehennem yerine dönen eve baktım. Dışarıdan ne kadar da masum duruyordu. İki katlı pencerelerinde çiçek saksıları olan mütevazı bir evdi. Ama bana azap yeri gibi geliyordu sanki her gün ölüyordum bu evde. Ama yine de mecburdum. İstemediğim şeyleri yapmaya mecbur bırakılmayı hiç sevmiyordum. Dedemin masum yüzü canlandı zihnimde, işte oydu benim bu evde kalmamın asıl sebebi. O olmasa ben burada olamazdım, barındırmazlardı. Bahçe kapısını açarak istemeyerek de olsa eve doğru adımladım. Hedefimde direkt odama gitmek vardı. Ilık bir duş alır hemen ardından uyurdum. Diğer kötü günlerime de hep böyle veda ederdim. Yorganımın altında girer ağlarken uyur kalırdım.

"Artık burada kalamaz!"

Evin kapısını yavaşça açarak içeriye girdim. Anlaşılan teyzemin öfkesi dinmemiş hâlâ benim için kararlar veriyordu. Demir kapıyı tekrar yavaşça kapatıp olduğum yerde sessizce beklemeye başladım.

RÜZGAR'IN NEFES'İ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin