21.BÖLÜM?ÖLÜMCÜL GERÇEK

601 59 22
                                    



Sayısız gecenin sabahını deviririm sana olan hasretimi yazarken. İşte öylesine derin öylesine uzun bir mevzu bu.

21.ÖLÜMCÜL GERÇEK

"Sen kimsin evladım?" Dedemin artık sabrı kalmamıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



"Sen kimsin evladım?" Dedemin artık sabrı kalmamıştı.

Rüzgâr, soğukkanlılıkla dedemin karşısında duruyor sesi bile titremeden konuşuyordu. "Nefes'in sınıf arkadaşıyım "  bana gözlerini değdirip hemen çektikten sonra tekrar dedeme döndü. "Nefes kaçırıldığında yalnız değildi, ben de vardım" dedemin iyice kafası karışmış gibiydi. Ben de dedemden pek farksız sayılmazdım. Rüzgâr'ın neden burada olduğunu hala anlayamamıştım. Ve durumu nasıl toparlayacaktı çok merak ediyordum.

"Bizi kaçıran adamların büyük bir suçunu gördüm bende gidip onları ihbar ettim. Lakin onlar Nefes'i de bu işin içinde sandılar. Aslında Nefes 'in hiçbir kabahati yoktu. Nefes onları tanımıyor bile"

Dedem bir bana bakıyor, bir de Rüzgâr'a bakıyordu. Ne diyeceğini ne karara varacağını bir türlü bilemiyordu. Sessizliğini sürdürerek az önce gittiği yönde yürümeye başladı. Rüzgâr'a sert bir bakış attı. "Gel benimle" Rüzgâr dedemin çağrısı üzere arkasından yürüdü. Dedemin arkasından gitmeden önce bana soru sorarcasına baktı. Bense sadece omzumu çektim. Dedem Rüzgâr'ı ne yapacaktı, nere götürüyordu bilmiyordum.

Tek düşüncem dedemin güvenini geri kazanabilmek, eskisi gibi olabilmekti. Ama kendimi kandırmanın bir anlamı yoktu. İnsanın güveni bir kere sarsılınca kolay kolay tekrar güvenemezdi.

Dedem ellerini arkasına almış Rüzgâr da hemen yanı başında konuşarak yürüyorlardı. Dedem Rüzgâr'ı çetrefilli bir hesaba çektiği belliydi. Ara sıra duruyor dik dik Rüzgâr'a bakıyordu. Onlar yavaş yavaş gözden kaybolurken tam içeriye girecektim ki zeytin ağacının gölgesinde yatan Badem'i gördüm. Ona koşarak sarılmak istiyordum ama o kadar yorgun o kadar bitkindim ki yerimden kıpırdayacak halim yoktu. En azıdan onun geri döndüğünü görmek bana iyi gelmişti.

Bundan sonra ne olacaktı hiç bilmiyorum. Hayatım hiç tahmin etmediğim kadar acımasız ve çetin geçiyordu. Tahmin etmek çok zordu. Tam güzel şeyler olacak derken hiç beklemediğim yerden bir darbe alıyordum. Çoğunlukla da kendi topuğuma sıkıyordum. Eğer oda da biraz daha sessiz konuşsam dedem hiçbir şeyi duymayacaktı. Lakin artistlik yapacağım tutmuş, olanca gücümle Yusuf'a bağırırken sesimin dozajını ayarlayamamıştım.

Acaba o Rüzgâr'ın burada olduğunu biliyor muydu?

Koşar adımlarla odama çıktım. Hala yatağın üzerinde olan telefonu titreyen parmaklarımın arasına aldım. Yusuf'tan üç defa cevapsız çağrı vardı. Ona geri dönecektim.

"Nefes iyi misin?" Sesi telaşlı geliyordu. Aniden telefonu kapatınca telaşlanmış olmalıydı. Ama simdi bundan daha mühim bir konumuz vardı. Rüzgâr neden buradaydı?

RÜZGAR'IN NEFES'İ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin