3.BÖLÜM?GİZEM

2.1K 161 11
                                    


3

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.






3.BÖLÜM

GİZEM

Günüm oldukça yoğun geçmişti. Yine de eve geldiğimde içim rahattı. Bir insanın başına gelecek felaketlere engel olmuştum. Merakım ilk defa bir işe yaramıştı. Tabi bu merak ettiğim her şeyi kurcalayacağım manasına gelmiyordu. Artık kendime ne kadar söz geçirebilirsem...

Buz gibi olan kahvemden kocaman bir yudum alıp yutkundum. Dışarıda gün batmak üzereydi. Gökyüzü göğsünün tam ortasına bıçak yemiş gibi kızarmış acı çekiyordu. Bulutlar parça parça olmuş, gökyüzünün acısını taçlandırıyordu. Daha saatler öncesinde masmavi olan gökyüzü ne hale gelmişti. Gök ne kadar kıvranıyor gibi görünse de yeryüzüne muazzam bir manzara bahşediyordu. Tabii biz insanoğlu sadece işin manzara tarafına bakıyorduk. Ama bu evrendeki her şey, her gün ayrı ayrı mesaj veriyordu.

Her gün dışarıyı okumayı seviyordum. Sırlarla dolu bir kitap gibi geliyordu bana. Bugünlük bu kadar okuma yeterdi. Eğer biraz daha pencerenin önünde beklersem ayakta uyuyakalacaktım. Hafif nemli olan saçlarımı yastığa yayarak gözlerimi kapattım. Neredeyse tüm gün bu anı beklemiştim. Gerçek uykucular bilir ki uykunun tadı her gün değişiyordu. Her gün bir önceki günden daha da güzel oluyordu.

Birinci ders neredeyse bitmişti. Garip olan sınıf daha yeni yeni toparlanmaya başlamıştı. Bazıları formasını giyerek bazıları da saçını parmaklarıyla tarayarak giriyordu sınıfa. Tam son dakikada giren çocuk; tek eline üç tane poğaça sığdırmış, diğer eline de meyve suyunu almış, pat diye girdi içeriye. Elindeki üç poğaçada da kocaman kocaman diş izleri vardı, bunu görünce sessizce güldüm. Dersin hocası, iyice zıvanadan çıkmıştı ve bu çocuğa patlayacak gibi görünüyordu.

"Ayberk, yine neden geç geldin?"

Soru sorulmasını beklemiyormuş gibi olduğu yerde kalan bu çocuk, şaşkın şaşkın hocaya bakıp sırıttı. Anlaşılan her gün bu duruma düşüyordu.

"Hocam şimdi şöyle..." Ağzındakileri bitiriyor, sağ baştan üç poğaçadan da birer ısırık alıp çiğnemeye başlıyordu. Bundan ne kadar zevk aldığını görebiliyordum. Yeşil gözlerini kapatıyor, büyük zevkle ağzındakileri öğütüp midesine indiriyordu. Uzun uzun düşündükten sonra hocaya döndü.

"Bugün uyduracak bir şey bulamadım sadece çok açtım poğaça sırası bekledim o kadar." Elindeki kocaman diş izlerinin olduğu poğaçaları hocaya uzatarak "Size de vermeyi çok isterdim ama..." Devamını getirmeden bir ısırık daha aldı.

"Geç hadi geç!"

Ayberk denilen çocuk yerine geçerken aralık olan kapıdan Fatih girdi içeriye. O hiçbir açıklama yapmadan direkt sırasına geçti. O, Ayberk gibi pek laga luga yapacak birine benzemiyordu. Elindeki kitabı masasına koyup güzelce yerleşti yerine. Hemen önümde oturuyordu ve bu sayede ne kadar hüzünlü olduğunu anlayabiliyordum. İhanete uğramış birinin zil takıp oynaması da beklenemezdi zaten.

RÜZGAR'IN NEFES'İ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin