18.BÖLÜM?BOŞLUK

740 62 27
                                    




——————————————————

Selam, nasılsınız umarım iyisinizdir ;))

Bu sıralar bölüm stoğu yaptığım için sık sık bölüm yayımlayabilirim:) tabi sizde daha bol oylama ve yorum yaparsanız bu süreç daha da kısalır. Sizden gelen en ufak tepkide hiç durmaksızın yazmak istiyorum lütfen bölümü okurken ve okuduktan sonra tepkisiz kalmayın sizi seviyorumm 😘

İYİ OKUMALAR...

——————————————————-


               ——————————————————-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.






18.BÖLÜM: BOŞLUK

'Hayır,' dedi tam karşımda histerik bir karanlığa bulanmış adam. Sesi yağmurlu havadaki kasveti iyice arttırmış, baştan sona tüylerimin diken diken olmasına neden olmuştu. Sesi cevap veriyormuş gibi değil de, bana ''Kes sesini,'' der gibi çıkmıştı. Onun bu keskin ve net sesinden ürpermiş ne yapacağımı bilememiştim.

Koyu siyah saçları yine özenilmiş, başının üstüne doğru kabarık bir şekilde taranmıştı. Kirli saklarını kesmiş, çene hatlarını iyice ortaya sermişti. İnce uzun parmakları arasındaki silahı hemen sağ tarafta boşlukta sallanırken imalı imalı bana bakıyordu. Bende ona dikkatli bir şekilde baktım. Kesinlikle emindim bu Yusuf'un ta kendisiydi. Bir filmin içindeydik, aynı oyuncu karakter değiştirmiş tam karşımda gibi geliyordu.

Acaba Yusuf da, Rüzgâr'ın peşinde olan o şerefsizlerden biri miydi? Evleri de yakındı yoksa Rüzgâr'ı daha iyi takip edebilmek için mi orada yaşıyordu?

Rüzgâr, ikna olmamış şüpheci bakışlarla hala ikimizi süzmeye devam ediyordu. Yusuf da bunun bilincindeydi. ''Daha önce böyle birisini görmediğime eminim, birisine benzetiyordur.'' diye durumu toparlamaya çalıştı. Fakat o kadar iyi rol yapıyordu ki, neredeyse ben de inanacaktım tanışmadığımıza.

Yusuf, paniğini gizlemeye çalışarak derin derin nefes alıp verirken elindeki silahı beline yerleştirdi. Gülümsemese de yanağının her iki tarafında derinleşmeye meyilli gamzelerinin izi vardı. Ama o iki çukuru görmeme imkân yoktu. Değil gülümsemek, tebessüme dair en ufak bir iz yoktu yüzünde. ''Yavaş yavaş hazırlanmaya başlayın bu gece yola çıkacağız.'' Başımı hızla silkeleyerek Yusuf'a döndüm.

''Yine nereye gideceğiz?''

''Evinize.'' Gözlerimdeki parıltıyı saklamayarak otuz iki diş sırıtarak Rüzgâr'a döndüm. O en ufak bir tepki vermemişti. Bana kalsa sevinçten Yusuf'un boyuna atlayacaktım müjdeli haberi verdiği için.

Yusuf bize haber verdikten hemen sonra yanımızdan ayrılmıştı. Biz ise hala veranda da öylece duruyorduk. Rüzgâr, derin bir nefes alarak yine o mahrum bakışlarını uzaklara kilitledi. Bense burada kurtulacağımız için sevinçliydim ama bunu yansıtamıyordum. Her ne olursa olsun Rüzgâr mutlu değildi. Hatta gideceğimizi öğrenince daha da çok üzülmüştü sanki. Utanmasam ona bunun hesabını soracaktım ama Rüzgâr işte kim bilir aklından ne geçiyordu. Ne canını sıkıyordu bu kadar?

RÜZGAR'IN NEFES'İ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin