24.BÖLÜM?KİLİT VURULMUŞ ACILAR

692 57 19
                                    



Zamanın koynuna kıvrılmış yüreği cam kırıklarıyla dolu bir et yığınıydım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Zamanın koynuna kıvrılmış yüreği cam kırıklarıyla dolu bir et yığınıydım. Saatlerdir pişmanlığın, korkunun vadilerinde koşuyordum. Yolum bitmiyor aksine uzuyordu. Gecenin en koyu haline çarpıyordum ama yine de yolum son bulmuyordu. Bacaklarım dikenli tellere dolanıyor, acının en müsvedde haliyle karşılaşıyordum. Bedenime saplanan demirler arasında nefes almayı yeğliyor ama her defasında nefessiz kalıyordum.

Gözlerim boşlukta süzülüyor ruhum ise duygularımla savaşıyordu. Bu basit bir savaş değildi. Acı çekiyordum, kanıma susamış toprağın koynunda.

Bakışlarımı fayanstan kaldırdım. Etraf gittikçe soğumuştu. İki elimle omuzlarımı ovalayarak ayağa kalktım. Sanki bir evin banyosunda değil de morgda gibiydim. Kendi kurbanlarımın olduğu bir morgda. Bir ceset değil iki ceset vardı. İki tane kadının canına son vermiştim. Birisi küvetin içinde hareketsiz yatıyor, birisi ise öylece onu izliyordu.

Ağlamıyordum. Şu ana kadar bir damla yaş akmamıştı gözümden. Büyük ihtimalle şok geçiriyordum. Sadece bekledim bir şeyler değişir, belki zaman geri alınır diye ama hiç birisi olmadı.

Kalbim hastaydı. Tüm bedenime tarifsiz bir ağrı saplıyor, bana ıstırap çektiriyordu. Pişmanlık, korku bu duygular ise bir sarmaşık gibi çene kemiğime kadar dayanmış etimi iliklerimden ayırıyordu.

''Ben mahvoldum'' karşımda kıpırdamadan yatan o beden ve ben saatler sonra birkaç kelime duymuştuk. Sanki dilimin buzu çözülüyordu. Belki de kalbim iyi bir şeyler işitmek istediği için böyle olmuştu.

Arkamdaki lavaboya giderek tekrar tekrar yıkadım yüzümü. Aynadaki yansımama tekrar tekrar baktım. Değişen hiçbir şey yoktu. Her şey aynıydı. Gözlerim kızarmış, yüzüm ruh gibi beyazlamıştı. Kendime bakınca ansızın aynada küçüklüğümü gördüm. O çok daha masum bakıyordu, onun içimi ısıtan bakışlarını görünce göğsümü yakarak dudaklarıma yükselen bir hıçkırış firar etti. Küçüklüğüm gözlerimin önüne gelmiş, eskiden her şeyin daha iyi olduğunu bana göstererek canımı yakıyordu. Kollarımı lavaboya yaslayarak ağlamaya devam ettim. Belki de ağlayabilmem iyi bir şeydi bilmiyorum. Saçlarımın yüzümün önüne savrulmuş omuzlarım sarsıla sarsıla ağlıyordum. Kollarım, bacaklarım çok güçsüzdü. Kendi kendime yük oluyordum.

Yine zaman bana acımıyor geçip gidiyordu. Bense ağlamaya devam ettim. Bu seferde gözyaşlarımı durduramıyordum. Kafam tamamen lavaboya eğilmiş gözyaşlarım ardı ardına beyaz zemine düşüyordu. Saç diplerimde yoğun bir acı hissedince kaşlarım çatıldı. Kafam hızla geriye doğru çekilirken acaba kafayı mı yiyorum, diye düşünmeden edememiştim. Çünkü banyoda Sinem ve benden başka kimse yoktu. Beni saçlarımdan kavrayan bu kuvvet başımı enseme kadar asılmış hiç acımadan saçlarımı çekiyordu. Sonra kulaklarımda bir fısıltı peyda oldu. ''bence de mahvoldun'' sesini işitir işitmez parmaklarını saçıma iyice dolayarak kafamı hızla aynaya çarptı. Ayna parçalar halinde beyaz zemine inerken hala duvarda kalan parçalardan arkamda ki insana baktım.

RÜZGAR'IN NEFES'İ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin