32.BÖLÜM? VEDA GETİREN ÖLÜM

740 38 35
                                    

Cem Adrian & Şu Dağlarda Kar Olsaydım

🍓

32.BÖLÜM? VEDA GETİREN ÖLÜM

Bir uçurumun ucundan bakınca sonu yokmuş gibi görünen denizin maviliğinde kaybolmuştum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Bir uçurumun ucundan bakınca sonu yokmuş gibi görünen denizin maviliğinde kaybolmuştum. Kirpiklerimin birbirleriyle kavuşma hızı yavaşlamış, bedenim sakin sakin nefes alıp veriyordu. Her şey yolundaydı, her şey yanımdaydı. Yetiniyordum elimdekilerle, gözümdekilerle daha da mühimi kalbimdekiyle yetiniyordum.

Aynı toprağın üstüne basıyor olmamız, aynı havayı soluyor olmamız işte ben tüm bunların müptelasıydım. Ola ki irislerimin önünden kaybolsa, bir an olsun yokluğunu hissetsem bedenimde filizlenen bütün her şey kül olur giderdi.

Bağlanılır mı hiç bu kadar bir insana? İnsan kendini görmezden gelecek kadar âşık olur mu hiç? Oluyormuş işte. O bana ölüm anında verilen bir nefes gibiydi. Daha dün gibi kazılı olan bir anı vardı burada. Ölümün eşiğinde olan iki insan... Şeytan ikisinin kalbine de zincirler vurmuş, ölümü tatlı kılan düşünceler fısıldamıştı. Lakin biz o gün şeytana değil kalbimize uymuştuk. Daha doğrusu ben yapmıştım bunu. Ölümü ilk defa istemiştim, onu da onun ellerinden... Şimdi yaşıyordum. Sırf kalbimde olduğu için orada yıkılmaz bir taht kurduğu için.

Mavi daha bir güzeldi. Martılar sevinç çığlıkları atıyordu, yerde gökte bir coşku vardı. Denizin kıyıya çarpışı da sanki bu coşkuya alkış tutuyordu. Muhakkak sevgilimin ufak bir zerresiyle karşılamışlardı. Yoksa burası daha önce hiç bu kadar şenlik yerine dönmemişti.

"Vakit yaklaşıyor gidelim mi?" Kolundaki saate bakıp bana döndü. Doğru, gitmemiz gerekiyordu artık. Nasıl bir mücadeleye gireceğimizi bilmesekte sabırsızlıkla o anı bekliyorduk.

"Olur, gidelim." Siyah deri ceketimin fermuarını çekerek Rüzgâr'ı takip ettim. Adım adım arkasından ilerleyerek arabaya bindim. Araba hafif süratla uzaklaşırken az önceki bulunduğumuz yeri tebessümle izledim. Buraya sayısız kötü anımı gömmüş olsam da özlemiştim. Çok gözyaşım damlamıştı buraya.

"Düşünceli gibisin?" Rüzgâr çekingen bir telaşla beni izlerken içimdeki hüzne bir perde çekip gülümsedim. "Hayır, gayet iyiyim"

"Çok yalan söylüyorsunuz hanımefendi."

Ona gülerek karşılık verdim.

"Yusuf mesaj attı, Fatih'leri almış adrese geçiyorlarmış." Heyecanlıydı, korkuyordu. Asıl iyi olmayan kendisiydi.

"Bakma öyle," diyerek aramıza doğan sessizliği böldü yeniden.

"Nasıl bakıyorum ki?"

"Duygularımı okuyorsun."

"Nasılmış duyguların?"

"Ailem olarak gördüğüm bunca insan kendini tehlikeye atarak benimle geliyor. Doğal olarak korkuyorum, birisine zarar gelirse ben nasıl hayata tutunurum?" Yönümü ona doğru çeviririm.

RÜZGAR'IN NEFES'İ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin