26.BÖLÜM?ÖLÜMÜN KIYISI

550 46 2
                                    




Sezen Aksu&Vay

"Senin için atan bu kalp, sen acı çektikçe beni canımla tehdit ediyor"


26.BÖLÜM?ÖLÜMÜN KIYISI

Tenime kazılı olan acının varlığını yavaş yavaş hissetmeye başlamıştım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.





Tenime kazılı olan acının varlığını yavaş yavaş hissetmeye başlamıştım. Henüz gözlerim açılmamış olsa da yaralarımın derinliğinden haberim vardı. Alt dudağımı dişleyerek acıdan yüzümü buruşturdum. İstemsiz iniltililer dudaklarımdan dökülürken uğultulu sesler de netleşmeye başlamıştı. Alt dudağımı biraz daha kavrayarak gücümü toplamaya çalıştım. Gözlerimi açmak daha önce hiç bu kadar yorucu gelmemişti. Kirpiklerim loş ışıkta yelpazelenirken ilk gördüğüm şey tavandan aşağıya sarkıtılmış halatlar oldu. İki halatında ucunda zedelenmiş bileklerim bağlıydı. Kafamı yavaşça zemine indirdiğimde oturur halde olduğumu gördüm. Doğru dürüst uzanmama bile izin vermemişlerdi.

Kendimi çok bitkin hissediyordum. Göğsüm her inip kalktığında yoruluyor bitap düşüyordum. Kıyafetlerim paramparça görünüyordu. Siyah pantolonumun çoğu yeri parçalanmıştı. Üzerimde giydiğim deri ceketim çıkartılmıştı. Sadece atletimle duruyordum. Evet, bu soğuk yerde sadece bunlar vardı üzerimde. Ben neredeydim ki?

Çelimsiz bakışlarımı etrafta gezdirmeye başladım. Oldukça geniş olan bir depodaydım. Depo sadece metrelerce yüksekteki küçük pencerelerle aydınlanıyordu. Pencerelerin her birinden gün ışığı süzülüyordu. Bir tanesi de tam benim bedenime yansıyordu. Bir süre pencereye baktıktan sonra ne kadar susadığımı hissettim. Ve ayrıca acıktığımı da.

Midemde insanı delirtecek cinsten bir ağrı vardı. Şiddetli ağrım ve hissettiğim acılar sayesinde tamamen kendime gelmiştim. Kaç saattir bu haldeydim bilmiyorum belki de bir kaç gün olmuştu. Geçen zaman her ne kadar ise bu zamanı uyuyarak değil baygın geçirdiğim aşikârdı. Aksi halde bunca sızıya rağmen uyumam mümkün değildi.

Yerimde kıpırdanmaya başlayınca bedenimin ağırlığı havada asılı olan bileklerime yükleniyordu. Halatlar her an bileklerimi kopartacakmış gibiydi. İki dizimin üzerine yükselirken gözlerimden bir kaç damla yaş süzüldü. İçinde olduğum acı dayanılır gibi değildi. Gözyaşı ve iniltilerim istemsiz çıkıyordu. Saçlarım yüzümün önüne dökülürken gözlerimi kapattım. Kurumuş dudaklarımı aralayarak yardım istemeye çalıştım. Dermanım yoktu. O an anladım ki ben burada ölüme terkedilmiştim. Zaman lehime isleyecek acı içinde kıvranarak can verecektim. Lakin böylesi çok zordu. Canım böylesine yanıyorken ölümü beklemek çok zordu.

Gözyaşlarım hızlanmış hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Takatim yoktu bunu kendime yapmamam gerekiyordu ama olmuyordu işte kendimi tutamıyordum. Bedenim sarsıla sarsıla ağladım. Rüzgâr'ı düşündüm sonrasında onca gözyaşıma rağmen gülümsedim. Boğulurken alınan son nefes gibiydi o benim için. Ben burada can verirken onu düşünmek bütün acılarımı dindiriyordu.

RÜZGAR'IN NEFES'İ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin