23.BÖLÜM?ÖFKEYE TUTSAK ELLERİN GÜNAHI

617 55 15
                                    




Madrigal&Seni Dert Etmeler

Gür kirpiklerinin arasından sabahın ilk ışıklarıyla yarışan parlak gözlerine baktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Gür kirpiklerinin arasından sabahın ilk ışıklarıyla yarışan parlak gözlerine baktım. Bir süre orada kaldım. Gözbebeklerinde kendi suretimi gördüm. Aslında ben oradaydım. Kirpikten parmaklıklar arkasına hapsolmuştum. Ben Rüzgâr'ın en ücra köşelerinde tutsaktım. Gözlerine, dudaklarına ve saplanıp kaldığım her zerresine.

Acıyla yutkundum. Sabah sabah bu neyin acısı diye soracak olursanız; kursağımda kalan heveslerimin acısıydı bu.

Kanatlarımı acıyor; tam semaya yükseleceğim derken kanatlarımdan vuruluyor pat diye düşüyordum toprağa.

Elleri bel boşluğumu kavuruyor, bütün bedenimi küle çevirmeye yeminliymiş gibi milim kıpırdatmıyordu. Ateşten bedeninin etkisi altında yandığım halde üşüyor ona sokuluyordum.

Gözlerini kaçırarak dudaklarını ıslattı. Bir şeyler konuşacaktı ama ne diyeceğini bilemiyordu sanki. Bir süre sonra belimdeki elleri gevşedi. Parmakları tek tek benden uzaklaştı. "Sinem senden özür dilemek istiyor o yüzden buradayız" kaşlarımı çatarak güldüm. Öfkeden nasıl tepki vereceğimi bilemiyordum. Bir hışımla Sinem'e çevirdim yönümü. "Senin özrüne falan ihtiyacım yok defol git buradan" elimle kapıyı işaret ederek onu kovdum.

Oturduğu yerden ayağa kalktı. Üzerinde okul forması vardı anladığım kadarıyla bugün okula gidecekti. Rüzgâr da öyleydi. Üzerinde beyaz gömleği altında siyah pantolonu vardı.

Rüzgâr hala bana güvenmiyor, Sinem ile benim aramda duruyordu. "Nefes ayıp oluyor ama buraya senden özür dilemeye geldi"

"İstemiyorum Rüzgâr, o bana bir özürle unutulmayacak şeyler yaşattı sanki bilmiyormuş gibi konuşma sende"

"Senin de canın amma tatlıymış " Sinem kollarını göğsünde toplamış hala pişkin pişkin konuşuyordu. O kirli nefesi benim evimin içinde yoğruldukça deliriyordum. "Rüzgâr yalvarırım götür şunu, elimden bir kaza çıkacak" kolay kolay öfkemi kontrol edemiyordum. Bu yüzden sabahın erken saatlerinde bir çirkinlik yapmak istemiyorum. Her şeyin bir zamanı vardı.

"Nefes bu hırçınlığınla hiçbir konuyu halledemezsin" Rüzgâr'a dik dik baktım. O karşımda Sinem'i savundukça canım yanıyor, bir o kadar da sinir oluyordum. Ellerimi iki yanımda sıkarak yumruk haline getirdim. "Ben Sinem'le aramdaki konuyu halletmek istemiyorum" meydan okurcasına Rüzgâr'ın üstüne doğru yürüdüm.

Yüzünü buruşturarak bana baktı. "Ne yani onunla hep düşman mı olacaksın?"

"Aynen öyle olacağım. Elime geçen her fırsatta ona düşmanlık neymiş göstereceğim"

Sinem yaylana yaylana bize doğru yürürken o sivri çenesini ileri sürmüş bana zevk alıyormuş gibi baktı. Benim sinir olmam onun hoşuna gidiyordu. Ama yakın bir zamanda rolleri değişecektik.

RÜZGAR'IN NEFES'İ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin