47.BÖLÜM?YAŞAMAYA DEĞER

265 14 8
                                    

Selamm! Bu bölüm çoğunlukla Rüzgar ve Nefes okuyacaksınız. Gayet sakin bir bölüm oldu umarım beğenirsiniz. Lütfen oylama yapmadan geçmeyin 🦋


 Lütfen oylama yapmadan geçmeyin 🦋

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Ilık yel saç tellerimi bir bir sırtıma savururken gözlerimi kapatarak olduğum yerde öylece durdum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Ilık yel saç tellerimi bir bir sırtıma savururken gözlerimi kapatarak olduğum yerde öylece durdum. Şimdi bambaşka Nefes vardı. Başımı öne eğerek ayaklarımı kıpırdattım. Ne güzel histi özgürce yürüyebilmek, gün ışığına sığınabilmek. Aralık olan gözlerimi tekrar sıkıca kapatarak derin bir nefes aldım. Havada sararmaya yüz tutmuş yaprak ve öfkeli denizin kokusu dalgalanıyordu. Rüzgâr saçlarımı tek tek savururken kendimi yeryüzünün küçük çocuğu gibi hissettim. Saçlarım okşanıyor, burnuma bedenimi huzurla dolduran kokular bahşediliyordu. Zira konu işitmek olunca en çokta o kısımda şanslı hissediyordum kendimi. Gökyüzündeki kuşlarda gözle görülür derecede bir heyecan vardı. Hepsi de gün batımının üzerine yerleştirilmiş bir imge gibi duruyordu. Kuşların görsel şölenleri yetmezmiş gibi neredeyse bir müziği andıran sesleri bedenimi gevşetiyordu.

Usulca kendi etrafımda döndüm. Tıpkı gökyüzünde ki kuşlar gibiydim. Onlar gibi heyecanlı ve mutluydum. Yüzümdeki gülümseme henüz silinmemişken neredeyse sıcaklığını kaybetmiş güneşe baktım. Dağların arkasına boylu boyunca uzanmış son marifetlerini sergiliyordu. Gökyüzünün maviliğine kızıllık katmış yetmemiş bir de mor kondurmuştu. Fırça güneşin elindeydi. Batarken istediği rengi sıçratıyordu gökyüzüne. İşte o anda gözle görülür derecede bir tablo çıkıyordu ortaya. En güzel terk edişti onunkisi. Sabah yeniden gelecek olmasına rağmen binbir emekle, renk cümbüşüyle terk ediyordu yeryüzünü.

Güneş hepten kayboldu. Gözümden kaçmayan şey ise bıraktığı son buseydi. Güneş gökyüzüne son bir öpücük bırakarak onu karanlığa teslim etti. İşte o andan itibaren milyonlarca yıldız serpildi gökyüzüne. Gökyüzü allı pullu bir gelin gibiydi.

Elimi daha sık kavrayarak usulca yaklaştığını hissettim. "Artık girelim mi eve?" Gözlerimi tekrar kapattım. Ve o anda anladım ki bana huzur veren asıl ses yanı başımda saklıydı. Onun sesinden dökülen her harf doğrudan ruhuma işliyordu. "Biraz dinlensen iyi olur" Rüzgâr'a tekrar göz ucuyla baktım. Konuşmuyor sadece büyük bir sevinçle bakıyordum ona. İçimde birden fazla gökyüzü vardı ve o gökyüzüne sığabilecek kadar çok kelebek kanat çırpıyordu. İçim kıpır kıpır oluyordu. İşaret parmağıyla burnumun ucuna hafifçe vurdu. "Beni duymuyor musun sen?" Sahte bir sitemle bana bakarken kaşları çatıldı. "Yoksa senin canın oyun mu oynamak istiyor?" Konuşmama bile fırsat vermeden beni kucağına aldı. Bir sağa bir sola zikzaklar çizerek yolda koşturmaya başladı. Dudaklarımdan dökülen kahkaha sesleri sokağı inletirken ona iyice tutundum. "Sadece seni dinliyordum" kahkaha seslerimin arasında güç bela konuşurken Rüzgâr beni duymuyordu bile. Tıpkı bir çocuk gibi benimle birlikte bir sağa bir sola savruluyordu. "Öyle olsun oyun arkadaşım" o da gülüyordu. Hatta ben kahkaha attıkça o da eşlik etti.

RÜZGAR'IN NEFES'İ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin