İyi eğlenceler ve Keyifli okumalar!🎼Ceyl'an Ertem-Esmer
***************************
Yazarın anlatımıyla
Kalemden kağıda dökülen mürekkebin silinemediği gibi dünyaya gelirken bize biçilen görevler de yok edilemez. Üstümüze o kadar oturmuştur ki bedeni terk etmek istemez.Görevler seni bırakmak istese bile bu sefer de kendi benliğin buna izin vermez.Çünkü alışmak bağımlılıktır.Benliğine sinmiş bir şeyden kurtulamazsın. Bazılarımızın görevi sığınmaktır korunaklı duvarlara,arkanı yaslamaktır.Bu daha kolay olandır.Çünkü darbe alacak sen değilsindir.Bazılarımızın ise kale olmak gibi görevleri vardır.Kendinden koca kale inşa edip herkese yetmeye çalışmak gibi bir gayemiz olur;Etten kale.Dışardan gelen en sert darbeler, soğuk namlular kalenin sert duvarlarına çevrilmiştir.Ama kalenin de hedefi vardır;Hedef olması pahasına, sevdiklerini hedef haline getirmemek.Kale kuşatılsa bile her zaman sığınağı vardır,içten feth edilmediği takdirde.Kafasını koyduğu ahşap çalışma masasından kaldırdı adam.Beynin içindeki düşünceler bir türlü rahat vermiyordu ona.Elleri ile ovaladı gözlerini, mahmurluğunu yok etmek için.Kapkara gözleri, karşısındakı duvar saatini inceledi.Saat gece yarısını gösteriyordu. Sadece yarim saat uyuya bilmişti tüm gün çalışmanın ödülü olarak.Yerinde hareketlenerek kendine gelmeye çalıştı.O kadar yorgun hissediyordu ki adam, sanki dünyanın tüm yükü sırtında kambur olmuştu.O yükleri görmezden gelse de kambur kendini hatırlatıyordu. Siyah saçlarını karıştırıp yerinde doğruldu ve önünde yığınla toplanan dosyaları incelemeye kaldığı yerden devam etti.Kahvesinden bir yudum alırken artık kafeinin de ona yardım edemediğinin farkındaydı.Her insan bedeni iki gün içerisinde toplam bir saat uyumaya dayanamazdı. Dosyaları incelerken bazen uzun kipriklerini hızla kırpıştırıyor, bazen kalın kaşlarını çatıyor,bazen de yeni çıkmaya başlayan sakallarını karıştırıyordu. Böyle çalışmak onun için eziyet gibi görünse de aslında bir kaçış yöntemiydi tüm sorumluluklarından, yapması gerekenlerden,unutmayı istediklerinden.Ama nafileydi. Vicdanı onun en büyük yargıcıydı ve bunu asla taship etmezdi.
On dakikanın ardından kapı birden açılınca adamın kaşları anlam veremeyerek havalandı ve başını gömdüğü dosyalardan kaldırdı. Kapıdan giren kumral adamın telaşı yüzünden bariz okunuyordu.Yoksa bu odaya böyle girmek adeti değildir. Elini nereye nasıl koyacağını bilmiyordu adam.Söyleyeceklerini hemen söylemek istiyordu çünkü aciliyeti bunu gerektiriyordu.İnce dudakları heyecanla aralandı "Kılıç, bu sefer durum çok kötü!" Konuşurken göz bebekleri de irileşmişti.Ama karşısındaki adamdan istediği reaksiyonu alamadı.Bu kadar rahat ve soğukkanlı olmasına imrenirdi her zaman.
"Ne oldu?" Ses tonu bile soğuktu adamın. Arkadaşının her zaman küçük bir olaya fazla tepki gösterdiğini düşünürdü. Aslına bakarsan da öyleydi.Fazla büyütürdü her olayı, üstüne çok düşerdi.Saman alevi gibiydi.Bu yüzden yadırgamıyordu durumu. Arkasına yaslandı yine sakinliğinden ödün vermeyerek.
"Karadağ yine rahat durmuyor.Geri sayımı başlattı!" Göz bebeklerinde öfke vardı kumral adamın.Adını tiksinerek söylemişti o kişinin. Söylediği kişiye karşı nefreti su götürmez bir gerçekti. Karşısındaki adamın ilgisini çekmişe benziyor ki masada öne doğru eğildi. ''Devam et'' der gibi elini havada salladı. Kumral adam kafasını aşağı yukarı sallayarak devam etti "İtalyanlar anlaşmayı iptal ettiler!" Bu esmer adamın göz bebeklerinin büyümesine sebep oldu.
"Ne demek iptal edildi? Nasıl kafalarına göre yapıyorlar bunu?" Gözleri kısıldı adamın.Yeni anlamış gibi gözlerini sinirle kapatıp açtı "Karadağ'ın parmağı var,değil mi bu işde?" Arkadaşı onaylamak için kafasını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
17 Aralık (Final)
RomanceBoğazını temizlerken gözlerim tekrar gözlerine tırmandı "Deniz feneri biliyorsun ki karanlıkta gemilere yol gösteriyor." Gözlerim dolarken kafamı salladım. Derinden nefes alırken gülümsedi "Benim için sen deniz fenerini temsil ediyorsun. Gülüşünle...