39. İlmek

75 23 4
                                    


İyi okumalar ve eğlenceler dilerim. Yorum yaparak fikirlerinizi belirtmenizi dilerim.Bu benim için çok önemli.Eğer bölümü beğendiyseniz oy butonuna basmayı unutmayın.Sizi seviyorum♡

🎼Madrigal-Dip

**********************************

Yazarın anlatımı ile

Pirus zaferi..... Büyük kayıplar, felaketler pahasına kazanılan bir zaferdir.Fakat büyük yıkımdan sonra zaferin hiç bir anlamı yoktur. Kazanan statüsünü elinde tutan taraf kaybeden tarafla birlikte en dibe çökmüştür. İnsanın içinde nefret ve aşk arasında hüküm süren savaş da buna benziyor aslında.Aynı anda birine karşı ,hem nefret edip hem de ona aşık ola bilirsin. Önemli nokta hangi tarafın ağır bastığıdır.

İçindeki aşk nefretinin boyutunu belirler. Kalbin yine onun için atmaya devam eder. Acı ile. Utanarak. Boynu bükük. Nefretin sarmaşıkları tüm odacıklarını kaplamışken kan revan içinde yine göğüs kafesini delmekten vazgeçmez.

Taraflar bir birini paçalarından aşağı çekerler. Galibiyet için. Düşmenin eşiğindeyken mutlak sonun getirilerini tartarlar ezeli düşmanlar. Tutunmayı başaran aşk olursa, yitirdiği özsaygısının yasını tutmak zorunda. Yüzsüzlüğü ile yüzleşmek onun için kaçınılmaz. Güvensizliğe göğüs gelecek gücü bulmalı. Tutunan taraf nefretse, beslendiği duyguyu kendinden arındırdığı için onun burukluğunu tatmalıydı. Zehirlediği anıların üzerine toprak atılmasına acımasızca göz yummalıydı. Kemirdiğinin karşı taraf olduğunu düşünürken kendini bitirdiği gerçeğinin yüzüne tokat gibi çarpamasını göğüslemeliydi. Bu savaşın savaşa gebe kalmasıydı. Bu bir birine kırılmaydı.Bu mağlup olanın uçurumdan düşmesi ile galip gelen tarafın zafer süsü verilerek intiharı demekti. Galibiyet ve mağlubiyet kelime anlamını yitirmişti. Zaferin esamesi okunmuyordu... Peki zafer her iki tarafın aynı anda uçurumdan atlaması demekse? Yenilmeden... Kazanmadan...

Dudaklarının kenarında oluşan kıvrımlar ulaşarak mavi gözlerinin parlamasına neden oluyordu. İçindeki mutluluk hissini gülümseyerek yayıyordu etrafa genç kız. Kafetaryanın kapısından girdikten sonra içinde ona heyecan eşlik etmeye başladı. Gördüğü tanıdık yüzlerle gülümsemesi daha da büyüdü.Sarı saçlarını eli ile arkaya kaydırarak masaya doğru ilerledi. Vardığı zaman karşılaştığı garip bakışlara anlama veremese de bunu umursamadı "Güneş niye bugün çok güzel?" Ellerini önünde birleştirdi.

"Bugün Güneş yok, Begüm. Dışarda oturma organımı yok edecek derece soğuk var. Hava mı çarptı seni?" tereddütle cevap verdi Cafer. Arkadaşının delirdiğini düşünüyordu. Ağzı kulaklarında olan haline bakılırsa, düşünmekte de haklı olduğunu düşünüyordu. Buna karşı sadece omuzlarını silkmişti Begüm. Yine otuz iki diş gülümseyerek.

"Bu rezil pantolon ne allah aşkına, Begüm? Demir'le fazla etkileşimin kötü yanları gibi anlıyorum bun." yorumunda bulundu Ceyhun, alayla dudakları yana kıvrılırken.Aynı zamanda arkadaşını süzüyordu. Ama yüzündeki sırıtış kafasına fırlatılan kalemle yarıda kesildi.

"Benimle daha fazla etkileşimde bulunmak ister misin, Ceyhun? Belki bu etkileşimin yoğunluğundan sana mezarlıkta bir yer rezervasyon yaptırmaya gider işin sonu,ne dersin?" Bu sefer arkadaşının düşen yüzüne karşı gülümseyen Demir'di. Yutkunarak kafasını mavi gözlerin sahibine çevirirken kalbi heyecanla çarpmaya başladı.Bir Begüm nefes alırken bile Demir'in aklını başından almaya yeterdi. Ama gülümseyen Begüm onu yerle bir ederdi. Mavi gözlerin sahibinin gülüşü virüs gibi onun da dudaklarına bulaştı "Çok güzel olmuşsun, canımın içi!" Hayranlıkla tekrardan süzdü. Sarı ve parlak saçları omuzlarından sarkıtılmış, hafif makyaj yapmıştı. Altına her bacağı farklı renk olan pantolon giyinmişti. Pantolonun bir tarafı koyu mavi, diğer tarafı ise beyaz renkliydi.Üstüne siyah bir krop giymiş beyaz bir ceketle tamamlamıştı. Ayakkıbı olarak beyaz bir bot tercih etmişti.

17 Aralık  (Final)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin