Bölüm 30

14.8K 970 302
                                    


Keyifli Okumalar! Yorumlarda buluşalım mutlaka! 

not: Yorum yapmayana küsüyorum jhsjhdsjhs


****


Burasıydı.

Tam karşımda artık ağaçların sıklığı kaybolmuş, büyük bir tarlanın ortasında penceresi kapısı olmayan ve o kara gecenin ateşinin kara izinin sarmaladığı bina akşamüzeri güneşinde kendini belli ediyordu.

Binanın duvarlarındaki kara leke yüreğimin burkulmasına sebep olmuştu. Gördüğümden beridir tek bir adım atamıyordum. Ne ileri gidebiliyor ne geri gelebiliyordum.

150'den fazla çocuğun, 200'den fazla daha önce ölmüş olan çocukların cesetlerinin yandığı yerdi burası... O büyük kamburu sırtıma koyduğum yerdi.

"İyi misin Neva?"

Çelebi elini omzuma koyup beni kendine çevirdi. Kafamı iki yana doğru salladım. Boğazımda koca bir yumru vardı ve nefes aldırmıyordu sanki. "Bak büyük bir adım attık, elimizde artık kocaman bir kanıt var. Umudumuz büyüdü." Yüzüme bakabilmek için hafifçe eğilmişti ve elleri ise hala omzumdaydı.

Ellerimi kaldırıp işaret dilinde "Sence içeride bir yerlerdeler midir?" diye sordum. Neyden bahsettiğimi çok iyi anlamıştı. Duruşu bozuldu, zorlukla yutkunup eğik duruşunu düzeltti. "Bilmiyorum," diye fısıldadı ve bakışlarını binaya çevirdi. "Bakmamız gerekecek içeriye," diye konuştu kendi kendine.

"İçeriye girmek için bizi bekleyin," diye konuşan Yekta'yı duydum. "Yakındık zaten size her ihtimale karşı, şimdi konumunuzdan yanınıza geliyoruz bekleyin," deyince işaret dilinde Çelebi'ye diğerlerinin geleceğini anlatmıştım.

Her ihtimale karşı belindeki silahla etrafı gözleyen Çelebiye rağmen gözlerimi bir saniye bile binadaki pencereden ayırmadım. O pencere sesimin kesilmesine sebep olan ameliyatın sonunda her gün oturup dışarıyı izlediğim pencereydi. En üst kattı. Yere oturup bacaklarımı kendime çektim ve dizlerime kollarımı sardım. Aklım geçmişin sahnelerine kayarken gözlerim sanki o günü izlermiş gibi eve bakarken dolmuştu.

"Durun lan şerefsizler," diye bağıran adam birbirleri ile kavga eden çocukların döverek durdurmaya çalışıyordu. Benden büyük olduklarını biliyordum. Sanırım 13 ile 14 yaşlarında olmaları lazım. Umut'tan duyduğuma göre satış yaparlarken aralarında para için anlaşamamışlar.

Adamın deri ceketinin cebinden güneşin ışığıyla parlayıp gözümü acıtan şeyi görünce kavgadaki ilgisiz umursamaz bakışlarıma anında can geldi ve heyecanla ileri atıldım. Çak yaklaşmama gerek yoktu zaten telefon düşmek üzereydi. Bu yüzden çocukları kollarından tutarak sarsan adamın cebindeki telefonu aldığım gibi üzerimdeki eski pis eşofmanın cebine koydum.

Koşar adımlarla Umut'u arayan gözlerim onu kucağında sakinleştirmeye çalıştığı bir bebekle buldu. Koşarak yanına gidip elinden tuttuğum gibi odalardan birine çekiştirmiştim. Herkes kavgayı izlediği için odalar boştu.

"Ne oldu çirkin? Neden koşuyorsun, dikişlerin açılacak!"

Daha önce iki yaşında olduğunu söylediği bebeği kucağından indirdi. O sırada cebimde sıkı sıkıya tuttuğum telefonu çıkarıp ona gösterdim. Bende konuşabilirdim ama her konuşmamdan sonra kan doluyordu boğazıma sanki.

"Bunu nereden buldun?" diye kızar gibi konuştu. Omuzlarımı silkere boş ver demek istedim ve dudaklarımı oynatarak "Polis," dedim. Çelimsiz kaşları çatıldı ardından ise hızlıca gidip kapıyı kapattı.

KARADUL +18 - TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin