Bölüm 3

20.2K 1.2K 213
                                    

 KEYİFLİ OKUMALARRR!

OYSUZ VE YORUMSUZ GEÇMEYİN :)

***

Duyduğum ses kalbimi yerinden hoplatırken hiç yoktan var olmuş gibi sesin sahibine korkuyla döndüm. Yekta tüm ihtişamıyla karşımda duruyordu. Üzerindeki gri tişört üzerine yapışmıştı ve vücudunun yapılığını ortaya seriyordu. Gözlerindeki zümrütler güneşte parlıyor ve rengini açıyordu.

"Bu sefer kimi arakladın?" diye gerçek bir merakla sordu bana. Diyecek bir şey bulamadım ve bulsam bile konuşamayacağımı biliyordum. "İyi yol edindin mahalleyi," diye devam etti ben konuşmayınca. Kaşlarını çatmış bir şey dememi bekliyordu fakat bilmiyordu benden bir kelam oluşmaz. Boş sokağa kısaca göz attıktan sonra bana doğru adım attı. Sonra bir adım daha.

Aramızdaki mesafeler azalınca bende geriye doğru adım attım. "Dilsiz misin, Cepçi? Konuşsana," dediğinde gerçekten dilsiz olup olmadığımı sormuyordu. Gözleri avını hapsine alan atmaca misali üzerimden ayrılmıyordu. Birkaç adım daha geldi bana doğru ve o hazin son yaşandı. Sırtım duvardan destek alırken aramızdaki milimleri hoyrat bir hareketle kapattı. "Buralarda göze batarsan senin için hiç iyi olmaz, dilsiz cepçi." Burası Karadul'un iniydi. Hani şu herkes tarafından bilinen ama kimsenin görmediği illegal grup. Artık burada yaşayacak olmam bir sorun yaratır mıydı ki? Bana iyilik yapmış olabilir fakat bu iyilik bir istisnaymış gibi gelmişti bana. Sanki başka hatamda affedilmeyecekmişim gibi hissettiriyordu.

Vücudu bana değmese de onunla duvar arasında olmak beni fena halde utandırmıştı. Bir de benden izinsiz burnumdan sızan kokusu yok muydu? Deli gibi nefesler içinde içime çekmek istiyordum.

"Dilini mi yuttun?" dedi yine ve ben daha fazla dayanamayıp duvara sürterek yanında geçip koşar adımlarla evin yolunu tutmuştum ki, arkamdan sesini duydum:

"Kaç bakalım, Dilsiz Cepçi. Yine göreceğiz."

Ne demek istemişti inanın bilmiyordum ama tekrar görüşmek gibi bir niyetim asla yoktu. O gözleri korkutucu bakıyordu ki, o adamda bir şeyler olduğunu, beni kurtardığı zaman anlamıştım. Torbasını çaldığımız adamlar saatlerce peşimizden koşarken o adam dedi diye, beni bırakıp geldikleri gibi geri gitmişlerdi.

Evin sokağına dönmüştüm ki çarptığım beden ile geriye doğru yalpaladım. Hem duvardan tutunarak hem de çarptığım adamın beni tutmasıyla düşmemiştim. "Kusura bakma, acelem var," diyerek bana bakmayıp, yanımdan geçip giden adamı tanımıştım. Bu adam, o gün Yekta'nın yanındaki adamdı. Dövme mezarlığı olan.

Benim bir şey dememi beklemeden aceleyle gidip "Yekta, duydun mu haberi?" Diye bağırıyordu. Yekta'ya seslenmesinden dolayı hızlı hızlı apartmana girip eve çıktım. Kapıyı çalmamla anneannemin açması bir olmuştu. Artık onları benimsemek zorundaydım, en azından denemeliydim.

Anneanneme sofrayı kurmakta yardım etmeye başladım. O tabakları doldururken ben o tabakları çabucak masaya koyuyordum. Her solana geçmem de dedem televizyondan bana çeviriyordu kafasını gülümseyerek. Bende ona aynı şekilde karşılık gösteriyordum. Tamam, yaşlı insanlar diye yardım ediyor olabilirim ama benim buraya gelmemdeki amaç sadece annemdi.

Ona birisi bir şey yaptı ve anneme ne olduysa buradaki birilerinin parmağı vardı. Bu yüzden annem buraya sığınamadı.

Sofra hazır olmuştu ki kapı çaldı. "Alaz'dır," diye seslendi anneannem mutfaktan. Masanın kenarından geçerek koridora girdim. Kapıyı açıp kenara çekildiğimde Alaz gülümseyerek "N'aber kız," deyip yanağımdan makas aldı. 20 yaşında bir kızdım ama hala çok severdim şu hareketleri. Arkasından gülümseyerek baktığımda yavaş yavaş onlara olan ön yargım kırılıyordu. Her ne kadar buna engel olmak istesem de olamıyordum.

KARADUL +18 - TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin