Böölüm 13

20.4K 1.2K 560
                                    


KEYİFLİ OKUMALAR!

Bebekler böyle bol bol yorum yaparsanız çok mutlu olurum. Yorumlarınızı okumaya bayılıyorum.

******

3-5 adamın sırayla açtıkları mezara minicik kefenlenmiş bedeni koymuşlardı. O kadar zoruma gidiyordu ki anlatamam. Diğer çocuklar gibi uykuya yenik düşmüştü. O kadar tez canlı o kadar eğlenceli bir çocuktu ki içim yanıyordu.

Yetimhaneye getirildiği günü hatırlıyordum.

Gözlerim elinde kürekle toprak atan müdüre kaydı. Ne kadar süre ona baktım bilmiyorum fakat Emre'nin beni dürtmesiyle kendime gelmiştim. "Adama gözlerini dikmeyi kes." Omuzlarımı silktim. Bu adamdaki numarayı da bulacaktım. Onlara çalıştığına o kadar emindim ki.

Allah aşkına gündüz vakti bir yetimhaneden 3 çocuk kaçırılıyor ve 48 saat sonra çocuklardan birisinin ölüsü bulununca mı gerçek ortaya çıkıyor? Buna beni kimse inandıramaz. "Onunda sırası geldi merak etme." Diye konuştu Emre. Kafamı ona çevirdim. "Kaç gündür yakın takibindeydim müdürün yüz yüze kimseyle görüşmedi fakat telefonda çok konuşması oldu." Hızlı şekilde Emre'ye dudaklarımla sus dedikten sonra bakışlarımı ilerideki adamlara çevirdim.

Yekta ve Çakır birkaç mezar ileride durmuş beni bekliyordu. Çarkı telefonuyla ilgileniyordu fakat Yekta zümrütlerini bana dikmiş beni izliyordu. Gözleri kısa bir an Emre'ye değdi. Gözleri bizdeyken Emre'nin konuşmaması lazımdı. Yekta çok iyi dudak okuyabiliyordu.

Kafamın bir köşesine Müdürün telefonunu takip etmem gerektiğini not aldım. Hocanın okuduğu son duaların ardından herkes yavaş yavaş ayrıldı mezarlıktan. Zaten öyle çok bir kalabalıkta yoktu. Herkes gittikten sonra mezara doğru yaklaştım. Gözlerim dolmasına engel olamamıştım. Gözlerimde yaş kalmadı diye düşündükçe akıyordu yaşlar. Yere eğilirken gözlerim mezar taşındaydı.

Sefa Kalkan.

Sadece 6 yaşındaydı. Tek başına öldü. Arkasında dualar edecek annesi yok. Belki de aylar sonra mezarı kaybolup gidecekti bakımsızlıktan. Çiçek ekecek babası yok. Toprağı yağmurdan yağmura su görecek. Mezarını sulayacak bir kardeşi yok. 6 yaşında bir çocuk sadece.

En azından mezarı belli diye düşündüm acı bir şekilde.

Yüzlerce çocuğun mezarı yoktu. Hepsi yanarak ölmüş toprağa kül olarak dağılmıştı. Gözümde canlanan anılar aklıma onu getirmişti. Kalbimdeki sızı öyle büyüdü ki nefes alamayacağımı hissettim.

Gözlerimin önünde ölmüştü. Elimi tutuyordu. Özür dilerim diye fısıldadım içimden elim mezar toprağına kayarken. Sefa'dan mı yoksa ondan mı özür diliyordum bilmiyorum. İkisini de kurtaramadım. Elimdeki çiçekleri mezarın kenarına koyduğum sırada Emre yanıma çömelmişti. Ayak seslerinden ve gölgelerden Yekta ve Çakır'ın geldiği anlamıştım.

"Yapma böyle," dedi Emre titreyen sesiyle. O da çok zorlanıyordu. Ağlamam sessiz ama şiddetliydi. Eliyle omuzu sıkıp ayağa kalktığında omuzlarıma kot ceket bırakıldı. Yekta'nın deri eldivenlerini görünce onun olduğunu anlamıştım. Ellerini çekmek yeri omuzlarımdan tutarak beni ayağa kaldırmış göğsüne bastırmıştı.

"Ağla," diye fısıldadı. "Ağla rahatla göğsümde. Sana feda."

Sanki bunu bekliyormuşum gibi daha fazla ağlamıştım. Sessiz hıçkırıklarım durmak bilmezken kafamı Yekta'nın göğsüne gömmüştüm. Ne kadar ağladım bilmiyorum ama rahatlamış şekilde geri çekildiğimde kafamı kaldırmadan ellerimle yanaklarımı silmiştim.

KARADUL +18 - TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin