Keyifli okumalar bebeklerim!
Bol bol yorum görmeyi ne kadar çok istiyorumm anlatamam!
****
Yekta'dan...
Hayat o kadar karmaşık ve o kadar sırlarla dolu bir yer ki, gün geçmesin ki daha fazla şaşırmayalım. Emre'nin kızarmış beyaz suratında acıyı çok rahat okuyabiliyordum. Zeliş'in oğlu ölmemişti...
Ve bunu Zeliş ölünce öğrenmiştik.
Peki ya Neva ve Emre'nin aynı yetimhanede büyümesi, kardeş gibi olmaları da kaderin bir tesadüfü müydü?
Buna inanmayan yanımda içimden annemin her zaman söylediği cümleyi tekrar etti. "Tesadüfler hiçbir zaman gerçek tesadüfler değildir. Tesadüfi olaylar sadece başlangıçtır asıl oyun kader girince başlar." Nedense içimden bir ses daha çok şaşıracağımızı daha çok tesadüfe şahit olacağımızı söylüyordu.
Neva derin kederli bir nefes alarak Emre'nin yanına torağa oturup bağdaş kurdu. Birbirlerine destek verişleri ekiple olan arkadaşlığımızı hatırlattı bana. Karşımda birbirlerine destek olan ikilide bizim ailemizden. Neva merak dolu bakışlarını Emre'nin üzerinde tutarken, işaret dilinde bir şeyler söyledi. Yeni öğrenmeye başladığımdan tam okuyamadım ama yanlış anlamadıysam babasını soruyordu.
Emre kederle omuzlarını oynattı. "Bilmiyorum kim, küçükken annem öldüğünü söylemişti." Ellerimi kotumun cebine koyarak onları rahatsız etmemeye çalışıyor bu yüzden onlarla arama ufak bir mesafe koyuyordum. Neva tekrar ellerini oynattı. İnce uzun ve narin ellerine dikkat kesildikten sonra ne demek istediğini okuyabilmiştim. "Belki yaşıyordur?"
Tam karşılarındaki ağaca yaslanıp Emre'nin bilmiyorum der gibi dudaklarını büzüşünü izledim. Boşa umutlanmasına izin vermek istemedim çünkü babası gerçekten ölmüştü. "Öldü," dediğimde ikisininde bakışları bana döndü. Emre zorlukla yutkunup "Tanıyor musun babamı?" diye sordu.
Kafamı olumlu şekilde salladım. "Eğer istersen mezarına götürebilirim seni," dedim yaslandığım ağaçtan doğrulup. Emre'nin heyecanlanan bakışlarını görünce cevap vermesini beklemedim. "Ama önce kendini toparla, çünkü seninle konuşmamız gereken şeyler var." Ardından gözlerim hemen yanındaki Neva'ya kaydı. Yorgun bakışlarında uykusuzluğun dolandığını görebiliyordum.
"Seninle konuşacağımız şeylerin aynısını Emre'yle de konuşacağız. Aş evinde ya da oto yıkamada Emre kendini toparladığında buluşuruz."
İkisi önce birbirlerine bakıp sonra kafa sallamıştı.
"Hala onu kimin öldürmüş olabileceğine aklım ermiyor. Birilerinden saklanıyordu hep, bunu hatırlıyorum ama kimden bilmiyorum."
Onu bizde bilmiyorduk, fakat neler olduğunu tahmin edebiliyorduk. 23 yıl önce gerçekleşen olayın kırıntılarını temizlememiştik, çünkü altındaki gerçeği bilmiyorduk.
Gerçek bildiğimiz şeylerin yalan olduğunu fark ediyorduk. Ve yalan bildiğimiz şeylerin gerçek olabilme ihtimaliyle karşı karşıya kalmıştık ve ben ilk defa ortaya çıkacak olan gerçeklerden korktum.
Neva'nın neden gerçeklerden korktuğunu anlayabiliyordum.
Emre zorlukla yutkunup kendini toparlamak ister gibi yüzünü sıvazladı. Ardından ayağa kalkınca onu Neva da takip etti. Üzerini silkip bana döndü. "Bir iki gün sonra gelirim yanınıza, madem konuşacak şeylerimiz var, konuşalım." Kafamı sallarken bana doğru uzattığı elini sıktım. "Başın sağ olsun tekrar." Başını sallayıp kısa bir an gözlerini mezara çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARADUL +18 - TAMAMLANDI-
General FictionGerçek aile, illegal grup kurgusu Çocuklar ruhlarına sızan Karadul'un gölgesine sığınırken gelecek tekrar yazıldı. Anlaşma yapıldı ve geleceğin sillesi hayat, çocukların sinesine Karadul imzası kazıdı. Çocuklar büyüdü, sinelerindeki Karadul imzası...