Yıldıza dokunmayı unutmayın ⭐ Yorumlarda görüşürüz.
Keyifli okumalar ♥️
*****
Kafamın içindeki olayların çözümünü bulmaya çalışmak, beni soğuk bir depoda ölmek üzereykenden daha fazla yoruyordu. Düşün düşün işin içinden asla çıkamıyordum.
Kafamın içindeki örümcek ağlarının yolu farklı bir kapıya çıkıyordu. Her ağın sonu bir diğerine bağlanıyordu. Sanki her şey o kadar birbirine bağlıydı ki bir şeyi gözden kaçırdığım bariz bir şekilde ortadaydı.
Ama ne?
Ben neyi gözden kaçırıyordum, bilmiyorum. Bu da benim düşündüğüm, kurduğum planların hep pürüzlü olmasına sebep oluyordu. Bacaklarımı kendime doğru çekerek kafamı koltuğun kolçağına yasladım. İşler çığırından çıkmış durumda ve ben artık önünü arkasını düşünemiyordum. İlk defa kendimi bu kadar çıkmazda hissediyordum. Yardım isteyeceğim kimsem de yoktu üstelik.
İnsanın çevresinde ki kalabalığa güvenip güvenemeyeceğine karar verememesi çok kötü bir durumdu.
Güveniyordum Karadul'a ama.... ama ya hata edersem güvenmekte?
Kafayı yiyeceğim."İyi misin güzelim?"
O kadar dalmıştım ki Yekta'nın ne ara eve girdiğini ve ne ara yanıma kadar geldiğini bilmiyordum. Kafamı sallayarak gülümsedim. Hastaneden çıkalı iki gün oluyor ve ben üşüme ataklarımı halledemiyordum. Aniden içim ürperircesine bir üşüme geliyor ve donuyorum sanki.
Bu yüzden evden çıkmıyor hep sıcacık battaniyenin altında yatıyordum. Anneannem de sürekli Yekta'nın evine geliyor bana bakıyor akşam ise yemeğe ikimiz onlara geçiyorduk. Sanki evli bir çift gibi...
Hâlâ odamda kalamamak beni geriyor olsa da buraya da alışmış olmam gerçeği vardı. "Seni bir yere götüreceğim," dedi Yekta hemen yanıma kendime çektiğim ayaklarımın dibine otururken. Kaşlarım merakla havaya kalktı. "Nereye?" Diye oynattığım dudaklarım onu gülümsetmişti. Heyecanlı mıydı o?"Sürpriz. Doğum günü hediyeni vermiş olacağım ama ondan önceee," diye cümleyi uzatırken elimi tutmuştu. Hızlıca bacaklarımdaki battaniyeyi çekip beni ayağa kaldırdı. "Bakman gereken bir şey daha var." Bunu demesiyle aklıma anında belimdeki sargı geldi. Elimden tutup beni yukarı yatak odasına çıkarmasına izin verdim.
Duvara dayalı boy aynasına doğru getirip yan durmamı sağladı ve tişörtümün eteklerini tutarak havaya kaldırıp üzerimden çekti. Sadece sütyen ile kalmayı umursamadan yan dönerek belimin solundaki sargı bezine baktım.
"Aç bakalım," deyince anında elimi sargı bezine attım. Yaptığı dövmeyi o kadar merak ediyordum ki, gizli gizli açıp bakmayı bile düşünmüştüm.
Yavaş şekilde çektiğim sargı beziyle kaşlarımı çattım. Tam ameliyat izimin üzerinde onu kapatacak büyüklükte mor renkli bir iris çiçeği dövmesi vardı."İris çiçeği genelde mezarda açar. Kaybettiklerimizi temsil eder sanırlar. Ama öyle değildir. İris çiçeği, kaybettiklerimizin bile bir canlıya can vermesine sebep olduğunu ve hayatın bir şekilde devam ettiğini ifade eder. Kaybettiğin şeyi arkanda bırak ve yaşamaya devam et. Senin mezarında bu yara iziydi." Hâlâ aynada gözlerim dövmede dururken kemikli elinin parmakları tüy hafifliğinde dokundu dövmeye.
"Sesinin mezarı, çocukluğunun mezarı, hayallerinin mezarı. Sana hayatının devam ettiğini ve yaşaman gerektiği hatırlatması için tenine ektim bu çiçeği."
Yekta iris çiçeğini mezarıma ekmişti.
Bazı zamanlar iyi ki konuşamıyordum diye geçiriyorum içimden. Çünkü tam şu an konuşuyor olsam bile sanırım diyecek bir şey bulamazdım. Yıllardır üzerimde çirkin bir çamur lekesi gibi duran o yara izini şu an dokunmadıkça hissetmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARADUL +18 - TAMAMLANDI-
Genel KurguGerçek aile, illegal grup kurgusu Çocuklar ruhlarına sızan Karadul'un gölgesine sığınırken gelecek tekrar yazıldı. Anlaşma yapıldı ve geleceğin sillesi hayat, çocukların sinesine Karadul imzası kazıdı. Çocuklar büyüdü, sinelerindeki Karadul imzası...