KEYİFLİ OKUMALAR!
BOL BOL YORUM GÖRMEK İSTİYORUM BEBEKLER.
***
Alışkanlıklar öyle bir raddeye gelir ki bazen, sevip sevmediğimizi anlamayız. Sevdiğimiz bir şeyin alışkanlığı içimizde büyük bir yer edinirken, sevmediğimiz şeyin alışkanlığı sırtımızda yüktür. Sadece koparıp atmak gereklidir. Sevdiğimiz alışkanlıklara ise gün geçtikçe daha çok bağlanırız ve ayrılmak istemeyiz.
Benim istemediğim gibi.
Emre ve Gözde'den, buradan gitmek istemiyordum ama öte yandan hayatımdaki bilinmezliklerin artık bilinmesi gerekiyordu. Geçmişteki boşlukların dolması gerekiyordu.
O yüzden bu gün akrabam olan insanlarla beraber gidecektim. Belki yeni bir hayat olacaktı benim için, belki de büyük bir pişmanlık olacaktı. İki türlü de gitmemin tek bir amacı vardı ve ne pahasına olursa olsun amacıma ulaşmam gerekiyordu.
Saat öğlenin 12'sini geçmişken üçümüzün de gözlerine gram uyku girmemişti. Bir yanımız saatler sonra eksileceği için buruktu fakat bunu kimse belli etmiyordu. Sabahladığımız ve birçok anımıza şahitlik eden bu çatı katı artık sadece ikisine ev sahipliği yapacaktı.
Türlü ayrılıklar vardı ve benim payıma düşen, bilinmezliğin ayrılığıydı.
Elimdeki koladan bir yudum alarak gözlerimi yola çevirmiştim. "Gelmelerine az kaldı," diye konuştu Gözde kederli sesiyle. Kafa salladığımda hüzün çökmüştü üçümüzün üzerine çoktan. "Kızı giderayak üzme, zaten zorlanıyor." Emre'nin dedikleri ile Gözde önüne dönmüştü. Bize yıllarca ağabeylik yapmış olmasına rağmen konu biz olunca en duygusalımızın o olduğunu biliyordum.
"Bana bak," dedi Gözde ve bana döndü. "Kimsenin seni üzmesine izin vermeyeceksin. Buradan gidiyorsun, bizden değil. Telefondan sürekli mesajlaşacağız," dediğinde dolan gözleri tepeye ulaşan Güneş'ten dolayı parlamıştı. Emre diğer yanımdan elini omzuma atarak kendine çekti.
"Bir şey olduğu an bana söyleyeceksin. Nasıl bir yere gideceğini, nasıl bir insan olduklarını falan bilmiyoruz, en ufak şeyde haber edeceksin bana." Kafamı sallayarak onu cevapladığımda gözlerim yurdun bahçe kapısında hareketlilik sezdi. Benim gibi diğerleri de o tarafa doğru baktığında çoktan anlamıştım akrabalarımın geldiğini. Kendi aramızda gıcır diye tabir edeceğimiz bir arabadan indi dayım olduğunu bildiğim adam.
Hemen yolcu koltuğundan genç bir kadın daha indi ve kendi aralarında kısa bir konuşma yaparak güvenlikten geçip yurda girdiler. Onları bahçe kapısında karşılayan kişi müdür olmuştu. El sıkışarak ne olduğu bilemediğim kısa bir şeyler konuştular ve müdür arkasına dönerek çatı katına baktı. Onunla birlikte diğerleri de baktı. Kadının gözleri büyürken adam kaşlarını çatmıştı. Emre'nin gülen sesini duydum. "İntihar edeceğini düşünmedilerse ben bir şey bilmiyorum." Düşüncelerimizin aynı olmasıyla bende gözlerimi devirdim.
Bir anda oturduğum yerden ayağa kalkmam ile dayım olan adam vücuduna oturan telaş ile hızla birkaç adım atmıştı. "Siz yine orada mı sabahladınız?" diye bağırarak azarladı bizi müdür. Dayım olan adamın gözleri kısa süre müdüre çevrildi ve tekrar bana baktı. "Hadi inin aşağıya," diye yine bağırdı müdür. Benim gibi Gözde ve Emre'de ayaklanmışı. Aşırı yavaş adımlarla indik aşağıya.
Binaya gireceklerken kapıda karşılaştığımızda benim gözlerim müdürdeydi. "Arkadaşlarının sana açıkladığını umuyorum," dedi müdür gözlüğünü düzelterek. Kafamı salladığımda ilk kez akrabalarım olan iki insana baktım. Onların gözleri bendeydi ve sanki gördüklerine inanamıyormuşlar gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARADUL +18 - TAMAMLANDI-
General FictionGerçek aile, illegal grup kurgusu Çocuklar ruhlarına sızan Karadul'un gölgesine sığınırken gelecek tekrar yazıldı. Anlaşma yapıldı ve geleceğin sillesi hayat, çocukların sinesine Karadul imzası kazıdı. Çocuklar büyüdü, sinelerindeki Karadul imzası...