Herkese selam!
Finale çok fazla yaklaştık. 2 en fazla 3 bölüm var :( her ne kadar ayrılacağım için üzgün olsamda yeni hikayemi yazacağım için de bir o kadar heyecanlıyımm!
Her neyse, yıldıza dokunmayı, yorum yapmayı unutmayın!
Keyifli okumalar!
*****
Yorgunluğum bedenimin üzerine enkaz gibi çökmüş halde önümdeki listeyi inceliyordum. Liste bize yardım edebilecek kişilerin listesiydi. Emre ve Giray ise listedeki kişiler ile telefonda görüşüyor savaşa dahil ediyordu.
Önümdeki sehpaya konan kahve ile elimdeki kağıt destesini bırakmıştım. Kolumdaki saat sabahın 07.00'ını gösterirken hem uykusuzluk hem açlık kendini ufaktan belli etmeye başlamıştı. Ama anlamadığım şekilde ilaçlar bana artık tesir etmiyordu. Bu yüzden Yekta'nın benim için konuştuğu doktorla konuşmam gerekiyordu.
"Listenin yarısı bizimle,"diye konuştu Çakır, yanımdaki tekli koltuğa kendini bırakırken. Gözlerinin altın morluğu onunda nasıl yorgun olduğunu gösteriyordu. "Bu iyi haber," diye mırıldandıktan sonra kahvemi yudumladım. Herkes bir tarafa dağılmış bir şeylerle uğraşırken odanın en uzak köşesindeki babam ve Gökhan amcam derin bir sohbete dalmışlardı.
Aslında sohbet olmadığını görebiliyordum. Daha çok Gökhan amcam anlatıyor babam gerile gerile dinliyordu. Bu da zaten sohbetin içeriğini gösteriyordu bize. Babamın anneme inanmayıp da kaçırdığı her şeyi şimdi inanarak dinliyordu.
"Tedirginliğin uzaktan çok belli oluyor," diye konuştu tekrar Çakır. Dikkatimi bu kez ona verdim. Sıkıntı dolu nefes bırakırken örgümden çıkan saçı kulağımın arkasına sıkıştırdım. "Tedirgin olmamak elimde değil. Utanmasam anne diye ağlayacağım."
Çakır kahvesinden bir yudum almıştı ki dediğime sırıttı. "Hakkın," derken kahve kupasını sehpaya bıraktı. "Ağlaman gerekiyor tam şu an." Ağlamak istemiyordum. Evet güçsüzlük değil, aksine güçlü kalkabilmek için önce omzumdaki yükü ağlayarak atmam gerekiyordu. Fakat şu an ağlarsam odağım kayardı, her şey sıcağı sıcağınayken halletmem gerekiyordu.
"Her şey bitince artık," dedim gülümseyerek.
"Omzum ve ben her zaman buradayız," diyerek yamuk bir şekilde güldü. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi bana döndü. "Hazır konuşabiliyorken biz neden meyhalenmiyoruz lan?" Nasıl güzel gelirdi tam şimdi. Ama dağ gibi dertler bizi beklerken asla dertleşmeye yönelenemezdim. "Bu günü bir atlatıp adamları toplayalım. Söz meyhaleneceğiz."
Yanağımdan küçük bir makas aldıktan sonra "Hatırlatırım sözünü," diyerek kalktı ve yanımdan uzaklaştı. Soğuyan kahvemin hepsini kafama diktikten sonra bende ayaklanıp babamların yanına doğru yürüdüm. Babamın yüzüne yerleşen keder canımı yakmıştı. "Yetimhanede masanın üzerinde o halde doğum yapıp gitti mi gerçekten? Doktora da mı görünmedi?"
Babamın acı dolu sesi Gökhan amcayı geçmişe götürmüştü. Kafasını pişman bir şekilde iki yana salladı. "Belki o zaman peşini bırakmasaydım, doktor ya da hastane için zorlasaydım bir şekilde onu saklardım." Pişmanlığını yaşıyormuş gibi zorlukla konuşunca babam kendini toparladı. "Nihan'ı bilmiyormuş gibi konuşma. Onun inadından kimsede yok ikna edemezdin." Gökhan amca babamın dediğiyle gülümseyip onlara yaklaşırken bana döndü. "Onun inadına sahip birisi varsa o da sadece Neva," deyince dudağımın sağ tarafı kıvrıldı. Babamın bakışları anında bana dönünce gözlerinin içine yuva yapmış olan keder kayboldu. Merhamet dolu bakışları yüzümü talan ederken kolunun birini kaldırdı beni çağırır gibi. Anında kendimi kolunun altına yerleştirirken tek kolumu beline sardım. Büyümüş olabilirdim fakat içimdeki kimsesiz kız hala böyle şeylere bayılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARADUL +18 - TAMAMLANDI-
General FictionGerçek aile, illegal grup kurgusu Çocuklar ruhlarına sızan Karadul'un gölgesine sığınırken gelecek tekrar yazıldı. Anlaşma yapıldı ve geleceğin sillesi hayat, çocukların sinesine Karadul imzası kazıdı. Çocuklar büyüdü, sinelerindeki Karadul imzası...