11. Bölüm.

305 24 5
                                    

[7 Şubat 2022]

Alper ile huzur evinde yaşlılarla ilgilenmek Barış'ın tahmin ettiğinden çok daha zevkli olmuştu. Sürekli kendisine Barış'tan bir kaç yaş küçük olan torunun resmini gösterip torunun el becerisinden ve güzelliğinden banseden kadını gülümseyerek dinliyordu. Dediğine göre her hafta sonu torunu kendisini ziyaret etmeye geliyormuş.

Alper bahçede tekerlekli sandalyedeki bir amcanın tansiyonunu ölçerken Barış bir yandan bir teyzeye falına baktırırken bie yandanda diğer teyzeler ile sohbet ettiriyordu. Hayatında gerçekleşen onca anormallikten sonra burda biraz normal hissetmişti.

Yinede burdaki insanların mutlu olmadığını hissediyordu. Pek çoğu ailesini ve çocuklarını özlüyor, onlarla yaşamak istiyordu geri kalanlarınınsa gidecek bir yeri bile yoktu.

Teyzeleri kendi haline bırakıp eşyalarını toplamaya başlayan Alper'e baktı "ee? Bu gün ne yapıyoruz" dedi, Alper bilmem anlamında dudağını büzüp "sanırım eve gidince kuru fasulye yapacağım. Yanına ne istersin?" Dedi.

Barış gülüp "bu kadar mı evden işe iştende evemi gidiyorsun?" Dedi, Alper doğrulup çantasını omzuna taktı "geldiğin yerde bundan daha hareketli bir hayatın vardı sanırım, hoş hiç bir şey anlatmıyorsun" dedi.

Barış onun dediğini umursamadan "Tuğrul'un hapse girdiğini nerden öğrendin?" Dedi, Alper iç geçirdi. Barış pek çok konuda hiç değişmemişti, konu her zaman onun istediği yönde ilerler sizin dediklerinizi çokta umursamazdı "Halil'den, hala bu mahallede takılıyor" dedi.

Barış kaşlarını kaldırdı "hiç şaşırmadım baksam sokak serserisinin teki olup çıkmıştır" dedi, Alper dudaklarını birbirine bastırıp "pek öyle sayılmaz aslında. Mahallenin dışında bir araba hurdalığında çalışıyor bildiğim kadarıyla eskisi gibi kötü işlere girmiyormuş" dedi.

Barış histerik bir şekilde güldü "bir bok olamayan tek ben varım sanırım" dedi, Alper hafifçe güldü "hala düzeltmek için vaktin var" dedi.

"Neden daha önce gidip ona Tuğrul'u sormadın?"

Alper yine konunun değişmesine aldırmamaya çalışıp çantanın sapıyla oynama başladı "o çocuk benim travmam biliyorsun" dedi Barış istemsizce gülmeye başladığında Alper kaşlarını çatıp ona baktı "ne gülüyorsun be!" Dedi, Barış dudaklarını yalayıp gülümsemesini silmeye çalıştı "o gün aklıma geldide.. dayanamadım" dedi.

Alper sabır dilenir gibi kafasını iki yana sallayıp "komik mi Barış?" Dedi, Barış onun bozulmuş sesini duyunca "tamam, tamam sustum" diyip ellerini cebine sokup kapıya doğru yürümeye başladı "akşam geç gelirim eve bekleme beni" dedi.

Alper kaşlarını çatıp onun arkasından giderken "nereye?" Dedi, Barış aldırmadan "birde ben görüşeyim şu Halil'le" dedi.

****

Mahallenin dışına çıktığında kendisini ilk önce ağaçlık arazı karşılamıştı. Elleri cebinde bozuk yolda yürürken etrafta çıkan tek ses kendi adım sesleri ve ağaçların rüzgarla sallanırken çıkardığı sesti. Son bir kaç gündür hep aynı kıyafetleri giyiyordu ve kendisini biraz pis hissediyordu ama bu şu an takılacağı son şeydi.

Yokuş aşağı yürüdükten sonra karşısına dikenli telle çevrilmiş hurdalık çıkmıştı. Kapıdan içeri girdiğinde kulağına gelen yüksek sesli müzik sesinin kaynağına doğru yürüdü.

Önü açık olan depo gibi yerde üzerine siyah bir atlet ve boynundan sarkan zincir kolyesi ile bir arabayı parçalara ayıran adama baktı. Yanağında boynuna doğru ilerleyen bir yara izi vardı.

Kenardaki aletlerle dolu olan masanın üzerine konan tekefonu eline alıp müziği kapattığında Barış'a sırtı dönük duran Halil anında arkasını dönüp çatık kaşlarıyla Barış'a baktı.

Barış telefonu masanın masanın üzerine koyarken "Set it of, o kadarda kötü bir zevkin yokmuş" dedi, Halil doğrulup baştan aşağı Barış'ı süzdü "hayırdır birader bir derdin mi var?" Dedi.

Barış, Halil'e doğru bir kaç adım atıp "vay be, bir gittik her kes yüzümüzü unutmuş" dedi, Halil hala anlamayan gözlerle kendisine bakarken "Barış ben, Barış. Hani Tuğrul'un kaybolan arkadaşı varya o benim" dedi.

Halil bir süre duraksadı sonra gözleri şaşkınlıkla açıldı "Barış.. sen yaşıyormuydun lan" dedi, Barış omuz silkti "gördüğün gibi yaşamaya çalışıyorum" dedi, Halil'in uğraştığı arabanın üstüne elini koyup "hurda olamayacak kadar güzel bir arabaymış. Parçalarını kaça satacaksın?" Dedi, Halil arabaya yaslanıp "buraya bunu sormaya mı geldin?" Dedi.

Barış gözlerini ona çevirip "yok canım sadece Tuğrul meslesinde Alper'e anlatmadığın kısımları dinlemeye geldim" dedi, Halil histerik bir şekilde gülüp "yediremiyorsun değilmi ona ama yapacak bir şey yok gerçek olan bu. Onunla gittiğimiz bir mekanda gördüğü bir kızı sıkıştırıp-"

Halil sözünü bitirmeden Barış onu yakasından tutup arabaya yaslayıp cebinde taşıdığı çakıyıda onun boğazına dayadı. Dişlerinin arasından "beni salak yerinemi koyuyorsun orospu çocuğu. Son on beş yıl benim için tahmin edersinki çokta eğlenceli geçmedi yani benim tepemin tasını attırma ve dökül" dedi.

Halil boğazına dayanmış metal yüzünden yutgunamazken "sende beni kesecek cesaret yok Barış" dedi, Barış histerik bir şekilde gülüp "keşke bende o cesaret olmasaydı Halil" dedi.

Halil bir süre Barış'ın alev alev yanan gözlerine baktı sonra "para için yaptı.. çalıştığımız herif ikimizden birinin kendi yediği boku temizlememizi istedi. Suçu üstelenin ailesine bakacağını söylemişti Tuğrul hemen kabuk etti. Ben eğlence için oradaydım ama hatırlarmısın bilmem Tuğrul'un hayatı pek parlak değildi" dedi.

Barış dişlerini sıktı bu piç götünü gezdirmek için Tuğrul'sa mecbur olduğu için saçma sapan işlere girmişti. Tıpkı küçükken Barış ile arkadaş olmadan önce yaptığı gibi "neden bunları Alper'e de anlatmadın?" Dedi.

Halil dişlerini sıktı "o süt bebesini sevmiyorum ayrıca... Tuğrul suçu üstlenmeden önce kardeşlerinden biri yada Atlas ve Alper gelirse onlara gerçeği söylemememi istedi. Listede senin adın geçmediğine göre sana söylesem sorun olmaz" dedi.

Barış geri çekilip çakıyı kapattı öylece durdu "onu tecavüzcü olarak bilmemizimi tercih etti yani" dedi, Halil boğazını ovarken "gerçeği söylesem gelip vazgeçmesi için başının etini yiyeceğinizi söyledi hem... Suçu üstlendiği için vicdan azabı çekiyordu... O kıza haksızlık ettiğini söylüyordu. Baya kötüydü.." dedi.

Barış histerik bir şekilde güldü "ve sen onun bunu yapmasına izin mi verdin?" Dedi, Halil kaşlarını çatıp ona baktı "ne yapayım amına koyim! Kollarımı açaydımda gitmemi diyeydim? Zaten ne dersem tersini yapıyordu" dedi.

Barış sıkıntılı bir nefes aldı "tamam.." dedi çakıyı cebine koyup gidecekken Halil "biz seninle bundan öncede karşılaştık mı Barış?" Dedi, Barış kafasını kaldırıp ona baktı "evet küçükken bir kaç kere ağzıma sıçmıştın" dedi.

"Hayır o değil.. sen son on beş yıldır ne bok yiyordun?"

Barış hiç bir şey söylemeden onun yüzüne bakarken Halil ona doğru yaklaşıp "sanki buranda.." elini Barış'ın beline koyup siyah kazağını yukarı doğru kaldırdı "bir dövme bulabilir mişim gibi geliyo-"

Barış, Halil'in bileğini sıkıca kavrayıp sırıtarak "elini yanlış yerlere sokma kırılabilir" dedi ve bileği itti ama Halil sanki istediği cevabı almış gibi gülümseyip "iki yüzlü orospu" diye mırıldandı.

Barış onun dediğine aldırmadan depodan çıkıp hızlı adımlarla hurdalıktan uzaklaştı. Tuğrul ile ciddi bir konuşma yapması gerekecekti.

Hatırla Beni [gay]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin