[29 Kasım 2015]
Tuğrul kucağındaki bedeni yavaşça tekerlekli sandalyeye bırakırken gülümsemeye çalışıyordu. Çünkü Mert sanki bu başına gelen en kötü şey değilmiş gibi davranıyordu ama Turğul bir kaç kez onun ağladığınu duymuştu. Çektiği acıyı kardeşlerine belli etmemeye çalışıyor olmalıydı.
Sadece kendisi değil diğer kardeşleride Mert'in oyununa ayak uyduruyordu.
Caner, Mert'in arkasına geçip sandalyesini itmeye başladı. Tuğrul'da kalan çantaları omzuna atıp kardeşlerinin arkasından yürüdü.
Hastaneden çıkarken Caner gülümseyerek Mert'e uzun süredir merak ettikleri bir filmin internete düştüğünden eve gidince izleyebileceklerinden bahsediyordu. Tuğrul onları dinliyor gibi dursada aklı bu galaksiden çok uzak bir yerlerdeydi.
Hastaneden çıktıklarında Tuğrul kolunun altındaki şemsiyeyi açıp kardeşlerinin üzerine tuttu, omzuna düşen yağmur damlalarını umursamadı.
Ablası ve eniştesinin önünde beklediği arabaya gidip Merti kucaklayarak koltuğa yerleştirdi. Herkes arabaya yerleşirken ablası durup Tuğrul'a baktı "İyi misin?" Dedi.
Tuğrul bakışlarını yerden güçlükle kaldırıp ablasına baktı "Bu soruyu sormak için biraz geciktin." Dedi.
Ablasının kaşları burukça çatıldı elini kardeşinin koluna koyup okşadı "Her şey yoluna girecek." Dedi.
Tuğrul iç geçirdi ve karşı kaldırımda deminden beri kendisini izleyen patronuna -yada eski patronuna- baktı "Gerçekten mi?" Dedi.
Ablasıda arabaya bindirip kardeşlerinin uzaklaşmasını izledi. Araba gözden kaybolduğunda karşı kaldırıma geçti.
Kendisi yağmurdan iyicr ıslanırken patronu yanına durup şemsiyesini tutam adam sayesinde kupkuruydu ve Tuğrul'un aksine oldukça sıcak duran bir kaban giymişti.
Gülümsediğinde yüzündeki kırışıklıklar çirkin bir şekilde ortaya çıktı "Ne kadar sevimli bir ailen var." Dedi.
Tuğrul'un kaşları çatıldı "Kız için geldiysen artık bende değil, gitti, nerede olduğunu bilmiyorum." Dedi.
Patronu kafasını iki yana sallayıp güldü "Lütfen böyle yapma kendimi kötü hissediyorum."
"Ne istiyorsun."
Patronun yüzündeki gülümseme silindi "Şu ara başım biraz belada, beni bu konudan kurtaracağını umuyorum."
"Ben, sana nasıl yardım edebilirim ki?"
"Hapse girmen gerekiyor."
Tuğrul'un gözleri irileşti, sinirden dudakları kıvrıldı "Ne için?" Dedi.
"Şöyleki büyük patron ufak bir kaçamak yapmış ancak kızı öldürmeyi unutmuş ve bu başımıza biraz bela oldu. Bildiğin gibi patron aynı zamanda tanınmış bir iş adamı adını böyle bir konuda haberlerde görmek... saçma, ancak altında çalışan kanı deli akan, fakir ve sarhoş bir gencin bunu yapması kulağa daha mantıklı geliyor."
"Kıza ne yaptı?"
Patronu alayla güldü "Güzel kızların başına gelecek en normal olay nedir."
Tuğrul yüzünü buruşturdu "Orospu çocuğu." Diye mırıldandı, sinirli bir nefes verip "Peki neden ben? Emrinde çalışan benim gibi bir sürü kişi olmalı."
"Ah... çünkü sen benden bir şey çaldın-"
"Ve sende kardeşimi öldürüyordun göt lalesi!" Kontrolsüzce patronun yakalarını kavradığında yanındaki adam ifadesiz bir yüzle belindeki silaha doğru uzandı. Patronu elini kaldırıp "Sorun yok." Dedi "Daha ileri gidemeyeceğini biliyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hatırla Beni [gay]
AléatoireBarış yıllar sonra çocukluğunun geçtiği mahalleye döner ve burda eski arkadaşları ve çocukluk aşkıyla yüzleşir. Bu yüzleşme hem iğrenç gerçekleri hemde güzel hatıraları gün ışığına çıkarır +18