68. Bölüm

60 5 1
                                    

[8 Haziran 2022]

Alper kupayı sonuna kadar doldurup tezgaha yaslanmış duran Tuğrul'a uzattı "Atlas ne zaman geldi?" Dedi.

Tuğrul kupayı alıp içindeki koyu renkli kahvete baktı "Yarım saat önce. Geldiğinden beri uyuyor." Dedi.

"Bütün gece o... tuhaf yerlere gidip Barış'ı bulmak için ufacık bir şey arıyor. Aslında bu hali oldukça..."

"Acınası? Sende benimle aynı şeyi düşünmeye başlıyorsun değil mi? Barış bizi terk etti. Şu anda... her ne bok yiyorsa bize o boktan ikram etmeyecek. Atlas'ın da bunu anlaması gerek." Kahvesinden bir yudum alıp yüzünü buruşturdu "Barış'ı bulmayı belkide hiç teklif etmemeliydim."

Alper kafasını Tuğrul'un omzuna yaslayıp "O zaman Atlas dahada berbat halde olurdu. En azından artık tüm zamanını, tek başına, bir odada içerek geçirmiyor." Dedi.

Tuğrul bardağını kenara bırakıp sıkıntılı bir nefes verdi ve kolunu Alper'e dolayıp aralarındaki mesafeyi yok etti "Alper." Dedi, Alper kafasını kaldırıp ona baktı "Hım?"

"Sen dünyamda güzel olan tek şeysin. Beni hiç bırakma... lütfen."

Alper ani gelen itirafla afallasada gülümseyip Tuğrul'un dudaklarına bir öpücük bıraktı "Nereden çıktı şimdi? Tabikide seni bırakmayacağım." Dedi, gülümsemesi hüzünlü bir hal aldı "Yoksa o ikisinden mi etkilendin?"

Tuğrul, Alper'i tezgahla arasına alıp ellerini beline koydu "Herneyse bırak o iki manyağı. Bazen hayatımız sürekli o ikisinin etrafında dönüyormuş gibi hissediyorum. Bir türlü onlardan kurtulamadık." Dedi.

Alper hafifçe Tuğrul'un ağzına vurup "Düzgün konuş!" Dedi "Onlar bizim tek arkadaşımız."

Turgut burnunu Alper'in boyuna gömüp "Hiç umurumda değil." Dedi.

Alper gözlerini devirip gülümsedi. Aslında en çok Tuğrul'un umursadığını biliyordu. Bazen Atlas'ın başı derde girer diye onu gizlice takip ettiğini bile biliyordu. Bu Tuğrul'un abilik yapma alışkanlığıydı. Aynı yaşta olmalarına rağmen Tuğrul hep bir kaç yaş büyük gibi davranmıştı.

Mutfağın ışıkları aniden söndüğünde ikiside afalladı. Tuğrul kafasını kaldırıp "Sigorta mı attı acaba?" Diye mırıldandı.

"Tuğrul!" Salondan seslenen Atlas'ın sesiyle ikiside hızla mutfaktan çıktı. Televizyon dışında evdeki bütün aletler çalışmayı bırakmıştı. Atlas, uykudan yeni uyanmış olmalıydı ki kıyafetleri ve saçı darma dağınıktı, televizyonun önünde duruyordu.

Ekranda siyah bir perdenin önünde dikilen kırmızı maskeli bir adam vardı, hiç bir duygu barındırmayan sesiyle "Bu yayın şu anda dünyanın dört bir yanında canlı olarak duyuruluyor." Dedi.

Atlas kaşlarını çatıp hemen yanında dikilen Tuğrul'un elini tuttu.

"Bu ırk, cinsiyet veya yaş farkı olmaksızın tüm insanlığa bir uyarıdır. Yaşadığımız dünyanın zamanı çoktan doldu. Yeni bir başlangıç için yeni bir nesil yaratacağız. Tek bir yönetimin olduğu bir dünyada savaş veya ayrımcılık olmaz."

Tuğrul'un kaşları çatıldı "Ne oluyor lan?" Dedi.

"Devletlerinize güvenmeyin, onlar sizi korumak için asla yeterince güçlü olamayacaklar. Çünkü biz tanrının seçtiği insanlarız ve size bunu kanıtlayacağız."

Ekran cızırdadı ve değişti. Maskeli adamlar gitti ve bir platformun üzerinde, tek başına dikilen beyazlar içinde, kızıl saçlı bir oğlan vardı. Yanında kendisi gibi beyazlar içinde bir cübbe giymiş, cübbesinin kapşonuyla yüzünü gizleyem başka bir adam vardı. Elinde altın bir bıçak taşıyordu.

Hatırla Beni [gay]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin