16. Bölüm

287 21 1
                                    

[9 Şubat 2022]

Hapishanenin görüş alanı biraz filmlerdekini andırıyordu. Etrafta ki masalarda sevdikleriyle konuşan suçlu yada suçsuz insanlara göz gezdirirken açılan kapının sesiyle kafasını kaldırıp gelen uzun boylu adama baktı.

Omuzlarında dünyanın yükü varmış gibi yorgun, gözlerinde ufak bir merkla etrafına bakınıyordu. Muhtemelen içeri girdiğinden beri kimse ziyaretine gelmemişti.

Barış oturduğu sandalyeden kalkana kadar onunla göz göze gelmediler. Göz göze geldiklerindeyse anında kaşlarını çattı bir süre Barış'ı süzdü özellikle yüzünde uzunca oyalandı sonra birden aydınlanmış gibi kaşlarını kaldırdı. Yüzü hayalet görmüş gibi bembeyaz olmuştu, nefes alış verişleri hızlanmıştı.

Barış güzündeki gülümseme ile önündeki sandalyeyi gösterip "orda ne kadar duracaksın Tuğrul?" Dedi, Tuğrul nihayet kendine geldiğinde gözlerini kırpıştırıp sarsak adımlarla sandalyeye oturdu. Burdan kaçmak istiyor gibi bir hali vardı.

Çocukluktan bu yana pek değişmemişti. Sadece şimdi saçları biraz daha uzundu ve iki günlük traşla duruyordu ama kara gölzeri hala aynıydı.

Barış ellerini masanın üzerinde birleştirip kendisi dışında her yere bakan adama gözlerini dikti "beni hatırladın" dedi, Tuğrul gözlerini açıp kapattı "o salak suratını nasıl unutabilirim" dedi, sesi hafif çatallıydı. Burda konuşmaya pek ihtiyaç duymuyordu sanırım.

Barış kafasını sallayıp "yüzümü unutamıyorsun ama verdiğimiz her bir sözü unutabiliyorsun" dedi, Tuğrul hemen kafasını kaldırıp ona baktı "hayır, asla unutmadım. Sadece... Sadece büyürken bazen işler yolunda gitmez anladın mı? Bunu en iyi senin bilmen gerekir" dedi.

Barış kafasını salladı "evet biliyorum. Durmumuz göze alındığında sen benden daha masumsun" dedi.

Tuğrul onu baştan aşağı süzdü "şu halimize bak ne oldu bize" dedi, Barış omuz silkip "hayat çarptı" dedi, ikisi birden bu dediğinde sessizce güldü. Bu pekte neşeli bir gülüş değildi.

Tuğrul burnunu çekip "ama cidden... Ne oldu sana?" Dedi, Barış bir süre sessiz kalıp "Alper dışarıda" dedi, Tuğrul'un irkildiğini fark etti "ona yalan söyledin değil mi? Asla başka bir ilde okumaya gitmedin" dedi.

Tuğrul dudağını dişleyip "bazı şeyler hiç değişmiyor sanırım. Bir boklar yiyen ben ve hiç bir şey söylemesemde her şeyi fark edip benden hesap sormadan hesap sormayı başaran sen" dedi, Barış tek kaşını kaldırıp "farklı olmasınımı isterdin?" Dedi.

"Hayır tabiki. Yaşıyorsun.. abin, Atlas... Onlarında haberi varmı?"

Barış dudaklarını birbirine bastırıp "geçmişle sindire sindire yüzleşiyorum. Doğrusu uzun zamandır hiç birinizi hatırlamıyordum bile. Şimdi bile bazı şeyler eksik gibi geliyor" dedi, Tuğrul kaşlarını çattı "nasıl yani? O ne demek" dedi.

"Ben uyuşturucuya başlamıştım Tuğrul"

"Sen?.. isteyerek değildir... Değil mi?.."

Barış gülerek kafasını iki yana salladı "hayır isteyerek başlamadım ama bana bırakma fırsatı verildiğinde de bundan vazgeçmedim.. ilk başta aldığım uyuşturucunun bir etkiside hafıza kaybıydı. Kaçma fırsatım olsa bile geri dönmedim çünkü nereye döneceğimi unutmuştum.. dönsem bile kimin yanına gideceğimi unutmuştum" dedi.

Tuğrul öylece ona baktı "ne..? Sen ciddi misin? Barış sana ne yaptılar" dedi, Barış ciddiyetle ona bakarken birden ellerini kaldırıp gülümseyerek "devamı sen hapisten çıktıktan sonra!" Dedi.

Tuğrul onun aniden değişen ruh haliyle afallasada histerik bir şekilde gülüp "baya uzun süre bekleyeceğim öyleyse" dedi, Barış kafasını iki yana salladı "hayır, seni buradan kurtarıp bir güzel tokatlayacağım" dedi.

Tuğrul kafasını iki yana salladı "yapamam Barış ben.."

"Birinin suçunu üzerine aldığını biliyorum"

"Sen.. nasıl?"

"Halil söyledi"

"O orospu çocuğu.." Tuğrul dişlerini sıkıp sakinleşmeye çalıştı ve Barış'a baktı "sadece para için değil Barış... Mert'in tedavisi ve diğer kardeşlerim için başka çarem yoktu" dedi.

Barış kaşlarını çattı "Mert'in tedavisi?.. bir dakika ona bir şey mi oldu?" Dedi, Tuğrul kafasını hafifçe öne eğip "benim yüzümden..." Dedi "bir işi batırdım ve cezasını o çekti.. o kazadan sonra tek başına yürüyemez oldu. O evde kalıp onun yüzüne bakmak ne kadar zordu biliyor musun?.." sesi titremeye başladı "eğer bunu yapmazsam ve diğerlerine de bir zarar verirlerse ben ne yaparım?.." dedi.

Barış önünde tamamen çökmüş adama bakarken iç geçirdi. Yıllar önce, bir çocukken bile sonunun böyle olacağını biliyordu ama bunun için hiç bir şey yapamamıştı. Belki yanında olsaydı.. her şey daha farklı olurdu.. yada olmazdı Barış emindi ki Tuğrul anlatmadığı bir sürü şey yaşamış ve o yıkıma giderken kimse nereye gidiyorsun dememişti.

Tuğrul burnunu çekip "Alper'e yalan söylemedim... Ona asla yalan söylemem ama... Olmadı işte benden daha fazlası çıkmadı... Özür dilerim Barış... Bu sefer gerçekten fena batırdım biliyorum ve bunu düzeltmenin hiç bir yolu yok.. üzgünüm" dedi, Barış kafasını yana yatırıp "benden mi özür diliyorsun, kendinden mi?" Dedi.

Tuğrul kafasını kaldırıp ona kıpkırmızı gözlerle baktı "ha?" Dedi, Barış yüzünü sıvazlayıp "boşver ve ağlamayı bırak bu sana yakışmıyor" dedi ayağa kalktı. Tuğrul ona çatık kaslarıyla baktı ceketinin yakalarını düzeltirken "haftaya seni görmeye Alper gelecek" dedi.

Tuğrul panikle kafasını iki yana salladı "olmaz" dedi, Barış tek kaşını kaldırıp "neden?"

"Yanlış bir şey yapmadın?"

"Şey.. evet, ama-"

"Boş yapmayı kes. Zaten ondan sonraki haftalarda seni çıkarmış olurum"

"Barış!-"

"Biliyorum, biliyorum.. kardeşlerini tehlikeye sokmak istemiyorsun. Bende istemiyorum, merak etme. Güven bana"

Barış arkasını dönüp giderken Tuğrul arkasından şaşkınlıkla baktı.

Dünya bir imtihan yeriyse ve herkes kaldırabilecekleri zor imtihanlardan geçiyorsa. Neden bu kadar yorgun hissediyordu. Belkide imtihan bitmişti ve şimdi sınav salonunu terk etme zamanıydı... Tüm bu yorgunluk hiç görmediği anne babasının yanına gidip yaşadığı her şeyi bir bir anlattığında bitecekti...

Hatırla Beni [gay]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin