40. Bölüm

162 12 13
                                    

[3 Ekim 2008]

Atlas elindeki bir buçukcudan alınmış gibi duran mimik el fenerini okulun kömürlüğüne doğru tuttu "Neden buraya gece geldik ki?" Diye mırıldandı.

Tuğrul kömürlüğün kapısını açmaya çalışırken "Tabi gündüz gelip etrafta öğretmenler ve insanlar varken bunu denemeye ne dersin? Eminim kimse kömürlüğe zorla girmeye çalışan dört çocuğu umursamayacaktır." Dedi.

Alper biraz uykulu bir şekilde etrafa bakarken "Sadece kaçırılan çocuklar buradamı diye bakıp geri gelicez tamam mı? Eğer buradalarsa olduğu gibi bırakıp polise gideceğiz." Dedi.

Tuğrul bulduğu demir sopayı tahta kapı ve duvarın arasındaki boşluğa sokup kapıyı zorlarken dişlerinin arasından "Merak etme Barış dışında kimse kahraman olmaya hevesli değil." Dedi, Barış demir sopanın ucundan tutup Tuğrul'a yardım ederken "Kahraman olmaya çalışmıyorum sadece herkes gibi hiç bir şey yapmadan durmak istemiyorum. Hem kaçırılanlardan biri arkadaşım." Dedi.

Kapı birden açıldığında ikiside yere düştü. Tuğrul dirseklerinin üzerinde doğrulup ardına kadar açık kapıya baktı "Arkadaşımmış götüm. Sarışın seviyorum demiyorda." Dedi, ayağa kalkıp kendi el fenerini yaktı.

Barış önce Tuğrul'a sonrada kaşlarını çatmış Tuğrul'a bakan Atlas'a baktı. Hızla ayağa kalkıp "Sarışın falan sevmiyorum" kapının yanındaki Tuğrul'un yanında durup "Yeşil gözlü seviyorum." Dedi.

Alper hafifçe gülümseyip Atlas'ın yeşil gözlerine baktı. Atlas kafasını çevirip sessiz kaldı.

Kömürlüğe girdiklerinde dördüde sessizleşti. Alper yerdeki paslı demir parçaları ve çivilerin üzerinden atlayıp kömür torbalarının arasında ilerledi "Tünel kapağının burada olduğuna emin misin Tuğrul?" Dedi.

Tuğrul duvar kenarındaki mavi çadır gibi şeyi kaldırırken "Arkadaşım öyle olduğunu söyledi. Aslında onada başka biri söylemiş. Yani oladabilir ama olmayadabilir." Dedi, Alper kaşlarını çatıp "Ne kadar umut vericisin." Diye mırıldandı.

"Yerin şu kısmı betondan yapılmamış." Barış'ın gösterdiği yere gidip baktıklarından üzerine kömür torbaları konmuş ahşap zemine baktılar.

Tuğrul torbanın ucundan tutarken "Yardım edin." Dedi, Barış ve Atlas'ında yardımıyla torbaları tek tek çekip altındaki tahta zemini ortaya çıkardılar. Barış ellerindeki kömür lekerine kısaca bakıp sırıtarak Alper'in üzerine silmeye çalışınca Alper bir çığlık atıp Tuğrul'un arkasına saklandı. Tuğrul pat diye elini Barış'ın yüzüne bastığında Barış'ın yüzünde el şeklinde bir leke oluştu.

Yerdeki ahşap zemin yetişkin bir insanın geçebileceği büyüklükte bir kapaktı. Bir kenarında tahta parçalarından birine monte edilmiş halkaya bağlı zinciri fark ettiler. Tuğrul zincirin ucundan tutup çekmeye çalıştı. Biraz ağır olsada kapağı açmayı başardı.

Karanlık bir bodruma inen demir merdivenlere tedirgin bir şekilde bakıp birbirleriyle bakışarak sessiz bir anlaşma yaptılar. Tuğrul iç geçirip fenerini merdivenlere inmeye başladı.

Barış, Atlas ve Alper'de peşinden indiğinde ortamı aydınlatan tek şey elfenerleriydi. Alper gözlerini kısarak etrafa vakıp "Tünelin içindemiyiz?" Dedi.

Tuğrul feneri önlerinde duran demir kapıya tutup "Hayır" dedi, Barış kapının yanına gidip kulağını kapıya dayadı ve hafifçe kapıya vurdu "Kimse varmı?" Diye seslendi.

Saniyeler süren sessizliğün ardından kapının ardında önce bir düşme sesi ardındanda kendi yaşlarında bir kızın "Burdayız! Lütfen yardıme edin!" Dediğini duydular.

Hatırla Beni [gay]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin