4. Bölüm

430 29 5
                                    

[7 Ekim 2007]

Bu gün kendilerine verilen ödev yüzünden okuldan sonra Alper'in evinde tolanıyorlardı. Barış ilk kez bir grup ödevi yapacaktı yani ne olacağını pek bilmiyordu, aslında ne beklediğini de bilmiyordu.

"O pısırık gelmedi mi daha?" Ellerini cebine sokmuş kendisine doğru gelen Tuğrul'a gülümseyerek baktı "Alper'i diyorsan gelecek şimdi sınıfta ceketini unutmuş" dedi, Tuğrul oflayıp Barış'ın yanındaki duvara yaslandı "nereden çıktı bu ödev. Daha önce böyle ceza almamıştım" dedi, Barış omuz silkip "her şeyin bir ilki vardır" dedi.

İleriye bakınırken kendilerine doğru gelen sarışını fark etti. Atlas hızlı hızlı yürürken peşinden gelen arkadaş gurubuna baktı. En azından Barış öyle olduğunu düşündü çünkü bir kaç kez onları Atlas'ın yanında görmüştü.

Atlas omzuna kolunu atmış ona gülümseyerek açıklama yapan çocuğu birden itip "git başımdan artık!" Diye bağırdı, çocuk ve diğerleri ona garipser birazda umursamaz bir şekilde baktı. Atlas onları geride bırakıp Barış ve Tuğrul'un yanına geldi "ne bekliyorsunuz gitsenize" dedi.

Barış "Alper'in gelmesini bekliyoruz yoksa evine nasıl gidecez" dedi, Atlas göz devirip Tuğrul'un yanına yaslandı. Barış, çatık kaşlarıyla duran Atlas'a bakıp "ceza sınıfına onlar yüzünden mi gittin?" Dedi, Atlas yeşil gözlerini ona çevirip "sanane" dedi.

Barış kaşlarını kaldırdı, sanırım pek konuşmak istemiyordu. Bir süre sonra Alper elinde ceketi koşa koşa geldiği ve nefes nefese "üzgünüm sıranın altına koymuşum da bulamadım iki saat" dedi.

Tuğrul yaslandığı yerden ayrılıp ayrılıp "neyse, yapalım artık şu ödevi" dedi, yeniden ellerini cebine koyup "eve gitmekten iyidir" diye söylendi.

Alper'in yönlendirmesiyle okula çokta uzak olmayan tek katlı müstakil eve geldiler. Alper kapıyı anahtarla açıp içeri girerken "babam bir şeyin toplantısı varmış oraya gitti, annemde birazdan gelir" dedi.

Barış her zaman yaptığı gibi etrafa bakınıp karıştırmaya başlarken, Atlas koltuklardan birine oturdu, Tuğrul bir şeyi kırma potansiyeli taşıyan Barış'ı yakasından tutup Atlas'ın yanına oturtu "başımızı derde sokma" dedi.

Barış olduğu yerde ayaklarını sallarken Alper bir sürü kelam kağıt ve kocaman bir kartonu önlerine koyup "annem- yani öğretmenimiz bu yıl öğreneceğimiz konuları kartonun üzerinde sunmamızı ve panoya asmamızı istedi. Ah bide her yeni konuya geçince otuz tane soru çözecek mişiz" dedi.

Atlas "off! Bu bütün yıl sürecek inanamıyorum. Hem ben sizin kavganızda bile yoktum neden bu ödev benide kapsıyor" dedi, Tuğrul "bizim hoca oğluna zarar verenlere ceza verdiğini belli etmemek için hepimize ceza veriyor" dedi ve bakışlarını kaçırmış duran Alper'e bakıp "üstelik bir şey bile yapmadım ona" dedi.

Barış "evet burda zarar gören benim ama hala bir özür dilenmedi" dedi ve gözünün altındaki kızarıklığı gösterdi. Tuğrul ona dil çıkardığında Barış tripli bir şekilde kollarını birleştirip "ben sadece arkadaş olmak istemiştim abim bu izi gördüğünda çok kızmıştı. Hiç adil değil" dedi.

Alper ona dönüp "aklıma gelmişken, Barış sen hep abinden bahsediyorsun peki annenle baban onlar kızmadımı?" Dedi.

"Annemle, babam mı?"

"Evet, onlar sana bir şey demiyor mu?"

"Bilmem benim annemle babam yok ki. Hiç olmadı"

Atlas kaşlarını çatıp ona döndü "nasıl olmadı? O zaman nasıl doğdun ki?" Dedi, Barış omuz silkti "bilmiyorum, hem çocuklar nasıl doğar ki?" Dedi.

Hatırla Beni [gay]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin