[3 Ekim 2008]
[Efinim bu bölüm şiddet ve korku sahneleri içerir. Hassas omuyuculara ilanen duyrulur!]
Geçen yıl her şey çok kötüydü. Tüm gün okulda yok sayıldıktan yada tüm gün okuldaki öğrenciler tarafından tacize uğradıktan sonra evde anne ve babasının neden yapılan deneme sınavında birinci olamadığı hakkındaki sert konuşmalarını dinlemek ona bolca aşağlık kompleksi aşılamıştı. Sessizce her şeye boyun eğmişti, sadece ailesinin isteğine göre yaşarken bir süre sonra robota dönüşeceğine inanıyordu.
Evet, eskiden her şey kötüydü. Böyle düşünürdü ama şimdi emin değildi. Eskiden hayatı tehlikede değildi. Gecenin bir vakti soğuk ve karanlık bir odada zincirlenmiş çocuklarla aynı yerde otururken nefes almak giderek güçleşiyordu.
Bedenin titrediğini hissediyordu, dünya bulanıyordu, ne kadar zorlasada ciğerleri oksijeni kabul etmiyordu. Ölecek gibi hissediyordu ve ölecektide. Dışarıda bir katil vardı. Aklındaki tek şey ölümün ne kadar acı vereceğiydi.
Aniden omuzlarından tutulup sarsılınca düşünceleri dağıldı. Çok uzaktan bir sesin adını seslendiğini işitti. Aniden derin bir nefes aldığında titremeside dahada artmış. Bir krizin ortasındaydı!
Tuğrul, Alper'i kollarının arasına alıp "Hey sakin ol, nefes al. Her şey yolunda." Dedi, aklına birini sakinleştiricek başka bir söz gelmiyordu. Ne denirdiki?
"Ehm.. ben yanındayım. Nefes al-ver aynen böyle."
Alper'in nefesleri yavaş yavaş düzelirken titremesinide kontrol altına almayı deniyordu. Tuğrul'un kolları arasından çıkıp derin bir nefes aldı.
Muhtemelen yere düşürdükleri el fenerlerinden gelen ışık Tuğrul'un alnında biriken tere ve kıpkırmızı olmuş gözlerine yansıyordu. Alper panikle Tuğrul'un bacağına baktı, hala garip bir açıyla duruyordu.
"Tuğrul bacağan!"
Tuğrul, Alper'i kollarından tutup "Sakin ol iyiyim. Daha öncede bir yerlerimi kırdım" dedi ama sesi bile kısık çıkıyordu "Asıl sen iyi misin? Nefes alamıyor gibiydin." Dedi.
Alper tam karşısındaki yüze bakıp dudaklarınu birnirine bastırıp kafasını olumlu anlamda salladı "İyiyim." Diye mırıldandı. Bakışlarını kaçırdı. Atlas ve Barış'ın ne halde olduğu belli değilken ve Tuğrul'un canı bu kadar yanarken kendisini ayak bağı gibi hissetti. Hiç bir şey yapamıyordu.
Tuğrul hafifçe kalkmaya çalıştığında acıyla tıslayıp eski yerine oturdu. Duvara zincirli çocuklara kısa bir bakış attı ve Alper'e döndü "Alper yukarıdaki kapağı açıp gidip birilerini çağırman gerekiyor." Dedi.
Alper'in gözleri fal taşı gibi açıldı "Ben mi!?" Dedi, Tuğrul bacağını gösterip "Bir şey yapabilecek durumdaki tek kişi sensin." Dedi.
Alper bakışlarını önündeki açık demir kapıya çevirdi. Fırat, Atlas ve Barış'ın peşinden giderken kapıyı unutmuştu. Yutgundu "P-Pekala.." dedi belli belirsiz bir sesle.
Titreyen bacaklarına lanet ederken yerinden zar zor kalktı ama Atlas'ın açamadığı kapıyı kendisi nasıl açacaktı emin değildi.
Demir merdivenleri tırmanıp tahta kapıyı iterek açmayı denedi ama olmuyordu. Zaten fiziksel olarak bunu yapabileceğine inancı sıfırdı. Gözlerini kısarak kapının etrafına baktı.
Kapağı açarken Tuğrul'un çektiği halkanın bir benzeri kapağın hemen yanındaki betona sabitlenmiş başka bir halkaya asma kilitle sabitlenmişti. Bu kapıyı açmasının imkanı yoktu.
Çaresiz merdivenleri geri indi. Atlas ve Barış sayesinde tünelin gizli girişi olduğu anlaşılan dolabın hemen yanına yerde duran silaha baktı. Barış giderken atmış mıydı?
![](https://img.wattpad.com/cover/312156598-288-k371427.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hatırla Beni [gay]
De TodoBarış yıllar sonra çocukluğunun geçtiği mahalleye döner ve burda eski arkadaşları ve çocukluk aşkıyla yüzleşir. Bu yüzleşme hem iğrenç gerçekleri hemde güzel hatıraları gün ışığına çıkarır +18