Ağzını açacaktı ki yine susturdum. O narin ince sesi duymaya gücüm yoktu. Bilerek ve isteyerek kalbini kırıyordum. Tek derdim yanımdan uzaklaştırıp gitmesi idi. Aklıma gelen herhangi bir neden yoktu. Tek suçu sesi benzerliği ile kalmıyor ten kokusu da Veda'ya aitti.
İsmini telaffuz etmek bile kızgınlığıma neden oluyordu. Her ne kadar nefret etsem de unutmuyor unutamıyordum. Her gün aşkına kapılıp teslim olup gururumu ayaklar altına alıp kapısına dayanmaktan çok korkuyordum. Seda'nın sessizce odadan dışarıya çıktığını hissettim. İçimden tamam şimdi oldu başardım gidecek dedim. Kendimi doğanın akışına bıraktım. Kuşların cıvıltısına kaptırdım. Güneşin odadan içeriye yansıyan arsız ışıklarını düşünürken buldum kendimi. Cam kenarında bulunan küçük bir masa vardı. Dört adım sonra masaya yaklaşıp üzerinde büyük boy A4 kağıdı ve tükenmez kalem bulunuyordu. Her şey benim için düzenlenmişti. Evin içi bana yabancı değildi.
Elimi attığım her nesneyi kolayca bulabiliyordum. Engelli çıkış ve inişler yoktu. Çarptığım zaman canım yanmıyordu. Benim yerime kendisini koymuş, kör olan ben değil de kendisi idi. En ince ayrıntısına dikkat etmişti. Cama doğru yaklaşıp açık olan pencereyi kapatıp perdeyi çektim. O da iyice karanlık hal almış benim karanlığımdan faydalanmıştı. Başımı cama dayayıp düşündüm. Nasıl oldu da bu hale geldim. Her şey elimin altındayken şimdi ise tek başıma yaşayamaz oldum. Çok kızıyorum kendime değer miydi?
Aşkını dibine kadar yaşıyorsan eğer her şey için değiyor.
"Aşk için sevdayı yaşatan güzel kız için insan kendinden vaz geçer . Ama benim hikayem tam olarak böyle olmadı. Evet kabul ediyorum güzel aşktı yaşandı ve bitti . Bedelini ağır ödedim ödemeye de devam ediyorum. Sevdiğim ölesiye taptığım kadını en yakın arkadaşım dediğim adamın kollarında bulmak, görmek kolay kaldırılacak ihanet değildi. Hayatımın içinde yer alan iki insan, kendimi aptal yerine koyulduğumu hissettiriyor.
Duyguları bir tarafa bırakın beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Görmüş olduğum olay doğru olamazdı mutlaka göz yanılgısı olmalı idi. Başka bir kavram mümkün olamazdı. "Candı yandı , bedeldi ödendi ,aşktı bitti . " Sonuç olarak ben bu haldeyim kasırgaların ortasında kalan bir beden, yıkık dökük bir sandal var ama gidilecek liman kalmadı .
O gün ben sadece gözlerimi kaybetmedim inancımı, aşkımı, sevebilme duygumu... Beni heyecanlandıran can damarım tıkanıp patlamış, kalp ritmim bozulmuş, önünü göremeyen berduştan farkım yoktu. Dünyam tamamen başıma yıkılmış, hangi tarafa savrulacağımı bilemez olmuştum. Sağ, sol fark etmez iki yanım da inanmaz şekilde acıyordu. Göğsümün tam ortasına mızraklar saplanmış kanlar içinde kalmıştım. Kanayan sadece bedenim değildi. Mızraklar sadece tenime saplanmamış bu günümü, yarınımı kanatmıştı. Bildiğim bütün doğrular bir anda yok olup gitmişti. Ben de işte böyle tam da olduğum yerde kala kalmıştım. Yaşananları unutmak zordu.
Evet ben kendime söz verdim. Her şeyi silip simsiyah bir sayfa açmaya... Siyah diyorum çünkü hayatımda alacakaranlık olmayacaktı . Güneşin başak sarısı parlaklığını, okyanusun capcanlı mavisini , doğanın umut veren yeşilimsi rengini ancak hissederek görecektim. Aslında pek şikayetçi de değilim en azından insanların sahte yüzlerini, sahte gülücüklerini görmeye katlanmak zorunda kalmıyordum.
Bak işte yine geldi o narin parmak uçlarıyla yürüyor. Adımlarından rahatsız olduğum için kendini hissettirmemeye çalışıyor. Azarlanmış, azarlamaktan beter etmiştim. Kendince böyle bir yöntem bulmuş. Yine de rahatsız oluyorum. Açık konuşmak gerekirse Seda bana onu hatırlatıyor. Kızgınlığım bu yüzden bir kaç gün önce yanlışlıkla elini tuttum. Evet aynı heyecandı damarımdaki kan aynı delilikte dolaşmaya devam etmişti. Elimi çekerken elini ittirdim. İttirme esnasında eli bir cisme çarpmış olmalıydı ki sesinde acı bir inleyiş vardı. Her halinden belliydi canlı yanmış bu acıya da ben neden olmuştum.
Cam kenarından yavaş yavaş adımlarla ilerleyip masanın üzerine duran A4 kağıtları ile beraberinde kalemi de alıp pencere önünde duran koltuğuma oturmuştum. Beni düşünürken görsün istemiyordum. Zaten sessizde gelse hissediyorum odanın içinde ben odanın dışında Seda, birazdan kapı sesi çıkar demeye kalmadan kapı açıldı. Kahvaltımı saatinde getirir kesinlikle programın dışına çıkmaz her şeyi olması gerektiği gibi yerli yerinde olmalıydı.Yemekler tam saatinde gelmeli, yenmeli idi. Bu arada ara öğünleri asla atlamazdı. Kahvaltı tepsisini masanın üzerine bıraktı. Ağır hareketlerle masayı tamda önüme getirdi. Düzen aynı hiç değişmezdi. Gözlerim görüyormuşçasına elimi attığım her şeyi rahatlıkla bulabiliyorum. Yalnız çayımı hafif soğutup öyle getirirdi. Ben her defasında azarlar konuşmasına izin vermezdim. Sıcak çaydan elim yansa da sıcak isterdim. Seda her defasında inatla çayımı hafif soğutup öyle getirirdi.
🌸Uzaklaşmak istiyoruz sanıyoruz ki kendimizden uzaklaştırınca her şey bitecek veya yoluna girecek. Hayaller ve gerçekler olduğu yerde peki sen neredesin? 🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEDA
Fiksi RemajaSon zamanlarda konuşulan cümle, "GİDENE Mİ ZOR KALANA MI?" Veda'yı okuduğunuzda aslında kullanılan cümlenin anlamı olmadığını farkına varacaksınız. Yaşanmış gerçek aşk varsa eğer bırakmak mümkün değildir. Aşkı dibine kadar yaşıyacağınız kitap geliyo...