"Bana hayatım" dediği kadının hayatını başına yıktım. Şimdi kim bilir nerede?
Nasıl haldedir belki de o şerefsizin kollarındadır. Düşüncelerim hopurdatan kazanın altına odun atmaya başlamıştı. Konu her ne olursa olsun şartlar ne getirirse getirsin benden başkasının kendine dokunmasına izin vermeyecekti. Madem hayatım diyordu hayatım dediği erkekten başka uzanan dikenli ellerin kanadını, dudağını kıracaktı. Güzel sevecekti açıkçası sevdi de sevginin hakkını verdi. Bana hissettirip yaşadı ve yaşattı. Yalandan da olsa yaşamış olduğum duyguyu harikaydı.Alışmış olduğum duygulardan bana sunulan güzelliklerden vazgeçmek zor olduğu kadar da imkansızdı. Ancak kabullenmem zor olsa da doğruluk payın olup olmadığını benim yanılma ihtimalimin olasılığını göz önünde bulundurduğumda inanılmaz acılar içinde kalıyordu bedenim. Baş parmağımı işaret parmağı ile birleştirip gözlerden akan yaşlara aldırış etmeden, dudaklardan çıkan "Bir kerecik" cümlesinin devamını getirmesine izin vermeyişim hayatımın boyunca pişmanlığını yaşayışım olacaktı. Kendimi anlatmakta zorluk çekiyorum. Bir öyleyim bir böyleyim. Kendimi tanıyamıyorum. Söz konusu Veda olunca ruh halim değişiyor.
Bir bakıyorum delicisine severken buluyorum. Sevgiden hiç bir şey eksilmemiş derken bir bakıyorum ki nefret denilen duyguyu sarıyor dört bir tarafımı karmakarışık duygular içindeyim. Adını koymadığım o duyguyu severken buluyorum ve farkına varıyorum aşkla, mantık bir arada olmuyormuş. Meğer insan sevince sevdiği kadının vermiş olduğu acıları da seviyor. En azından ben de öyle idi yani bir zamanlar öyleydi. Yokluğuna sarılır onsuz sabaha gözlerimi açamazdım. Şimdi aklıma yer ediniyor , ben onu her şeyi ile kabul edip sevmişim. Seda'nın evden çıkan ayak seslerini duyu verdim. Duyulan ayak sesleri düşüncelerimden birazcık da olsa uzaklaşmama neden olmuştu. Sonrasında huzur veren ses gelmişti. "Beklenen kahvelerimiz geldi."
Fincanı önüme koyup elimden tutup fincana hafiften dokunmamı sağladı. Elleri yumuşacık parmakları ince ve uzundu. Veda'ya benziyor demeyeceğim biliyorum ki değildi. Çünkü Veda parfümünü değiştirmezdi. Alışkanlıklarını zor da olsa değiştirebilir. Ama parfümünü asla değiştirmezdi. Fincanımdan bir yudum çekip sessizliği bozan taraf ben olmuştum. Çok garip değil mi kendi mi sevdiğim kadını anlatırken buldum?
"Veda ile ilk karşılaşmamız Ankara Kuğulu Park'ta gerçekleşmişti. Kuğulu Park başı başına görselliği ile mükemmeldi. Veda ile daha güzel görünüyordu. Kuğuların yüzebilecekleri gölün ortasında göğe doğru fışkıran sular vardı. Kalabalık bir o kadar da harika idi. Doğanın yeşili başka oluyor. Ben gölün karşısında elimde kitap vardı. Okuyor ara sıra Kuğuları izliyordum. Kuğuların bir birleriyle kurmuş olduğu iletişim çok hoşuma gitmişti. Eşlerin cilveleşmesi gülümsememe neden olmuştu.Karşı tarafta da oturan genç kız dikkatimi çekmişti. Çok garipti gözlerimi ayıramıyor göz göze gelince göz temasından kaçınıyordum. Göğüs kafesim hızlı hareket etmeye başlamıştı. Tatlı bir heyecan oluşmuştu. Hiç unutmam üzerinde beyaz kot pantolon ve mor tişört vardı. Saçlarını toparlamış at kuyruğu yapıp önden sağ ve sol olmak üzere iki tutam saçlarını alıp salmıştı. Karşımda duran güzel kızı oturduğum yerden izlemeyi kendime yakıştıramayıp elimdeki kitapla ilgilenmeye başladım. Fakat aklım karşı tarafta oturan güzel kız da idi. Başımı kaldırıp kontrol etmeye cesaretim yoktu çünkü fark edilmiş sapık unvanını yiyip başıma çanta yemek istemiyordum.
Şiddetle bakmak isteği uyanmıştı. Bütün cesaretimi toplamış "Bir kerecik bakmaktan ne çıkar" diye başımı kaldırıp baktığımda günümü aydınlatan güzelliğin olmadığını fark ettim. Bildiğim bütün kötü cümleleri kendime sıraladım. Sağ tarafımdan gelen gölgeye kızar olmuştum. Gitmek nedir bilmeyen gölge önünden geçer olmuştu. Önümden geçerken genç kız bileğini büküp düşecekti ki ellerinden tutmayı başarmıştım . Tutmuştum tutmasına da pek başarılı olmamıştım. Ben de genç kızla birlikte düşüvermiştim. O güzel gözleri yakından görmüş parfümün kokusunu hafızama kazımıştım.
Güneşin yansıması ile parlayan açık kahve rengi gözlere takılıp kalmıştım. Güneş dünyanın etrafında dönüyor bense ışıl ışıl parlayan güzelin etrafında dönüyordum. Görmüş olduğum güzelden zorda olsa kendimi alıkoymuş toparlanıp ayağa kalmıştım. Beni benden alan güzel ayağa kalkmak için elini uzatmıştı. Aslında benim yapmam gereken her şeyi kendisi yapıyor benden bir adım önden yürüyordu. Genç kızın kararlı davranışları oldukça hoşuma gitmişti.
Elinden tuttum farkında olmadan hızlıca çekmiş bir nefes kadar yakınıma yaklaşmıştı. O güzel gözlerin yakından bakabilme şansını yakalamıştım . Küçük gözleri ve uzun kirpikleri vardı. Elmacık kemikleri çıkıntılı ve yüzüne yok diyecek kadar allık bulunuyordu. Gülünce göz çevresinde oluşan çizgiler dikkatimi çekmişti. Göz kalemi gözlerinin küçüklüğünü kapatmış iri görünmesinin neden olmuştu. Uzun kirpikleri rimelle kıvrılmış göz rengi belirginleşmişti. Bal köpüğü saçları fön çekilmiş hafif rüzgarın esintisi ile estiği yöne doğru dalgalanıyordu. Düzgün fiziği sahip ve etine dolgun kızdı. Küçük fındık burnu vardı. Kalın dudaklarına kırmızı ruj sürmüştü. Kendimi ölesine kaptırmış nerede olduğumu unutmuştum. Yanımızdan geçen gölgeler, gölden gelen kuğuların bağrışmaları benim kendime gelmeme neden olmuştu.
🌸Aşk eğer sana gelecekse yer, mekan, tanımıyor. En doğalından geliyor. Yapmacık değil, bizler basitleştirip yapay hale getiriyoruz. 🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEDA
Teen FictionSon zamanlarda konuşulan cümle, "GİDENE Mİ ZOR KALANA MI?" Veda'yı okuduğunuzda aslında kullanılan cümlenin anlamı olmadığını farkına varacaksınız. Yaşanmış gerçek aşk varsa eğer bırakmak mümkün değildir. Aşkı dibine kadar yaşıyacağınız kitap geliyo...