Serüven

3 0 0
                                    

"Seda biliyor musun Veda da severdi doğayı, çiçeği, böceği hiç unutmam tırtıl hediye etmiştim. Kelebeğe dönüşmesini heyecanla beklemişti. Sonrasında kendi de kelebek olup  uçtu gitti."
"Öldü mü? "
" Hayır kendileri yaşıyor fakat beni ölmekten beter edip çekip gitti."
"Senin ne yaşadığını bilemem ama bazı gerçekler göründüğünün arkasında farklı olaylara tanıklık edebiliyor. Bildiğimiz gerçekler bizi yanıltabiliyor. Buna  inanır inandığımla yaşarım. Atıp tutmak kolaydır bir çırpıda silmek kolay değildir. Tamamdır başardım unuttum diye sevinirsin. Bir bakmışsın ki başka bir yerden çıkı vermiş. Sen sadece kendini avutmuşsundur uzun sözün kısası düşüncelerini, duygularını ve ruhunun  kır zincirlerini özgür bırak kendini. Geçmişin vermiş olduğu ağır yüklerini üzerinden at gitsin. Zana artık özgürlüğün zamanı gelmedi mi? ''
"Geldi de geçiyor fakat sevdim çok sevdim. Ben kendim olmaktan çıktım Veda olmuşum  kendimi unutmuş sevdiğim kadını yaşar olmuşum. Onun olmadığı güne bakamaz, bakmak haramdı bana ve şimdi bulunduğum durum onu gösteriyor ki  geçen her günüm, saatim, haftalarım ve aylarım bana helal kılınmış. İlk ve son gördüğüm yüz Veda'mdı. Bilmem anlatabiliyor muyum? "

   Yine o anlamsız sessizlik aklımı kaçıracağım. Bir dokunsam saçına, yüzüne benim Veda'm mı yoksa bakıcım Seda mı anlayacağım? Beni benden alan çelişkiden beynimi kemiren soruları bir kenara atacağım. Ama olmuyor yüzüne sen kimsin diye de soramıyorum. Yeterince kızın kalbini  kırdım daha fazla  incitmek istemiyorum. Düşünüp kendimi yormaya da niyetim yok. Su akar yatağını bulur misali her şeyi olacağına varır. Ne varsa kaderimde yaşarım en kötüsü ne olabilir  yaşıyorum zaten başıma gelen acı olayların büyüğü kadınımın ihaneti bir diğeri ise gözlerimi kaybetmem. Şimdi biri çıkıp bana büyük acılar da var deyip beni avutmasın. Yaşıyorum yaşayabildiğim kadarıyla nefes alabiliyorum alabildiğim  kadarıyla. Tabii yaşantıma yaşamak denilirse.

  Rahmetli babamın bir cümlesi vardı. Kulaklarımda çınlıyor. Kendisi kronik  akciğer rahatsızlığı vardı. Dört yılını evde oksijen makinesine bağlı olarak yaşadı. Kendi gücüyle nefes alamıyor gece gündüz makineyle bağlıydı. İhtiyaçlarını ise elektronik makineden çıkıp küçük oksijen tüpünü eline alıp havasını açıp başlığını ağzına takıp gidiyordu. Bir gece düşünüp  böyle olmayacağını anlamış. Eve bir sürü serum aldırıp serumları bir birine ekleyip bantla yapıştırmış. Bütün odalara rahatlıkla gidebileceği kadar uzunlukta yapmıştı. Eve gelince:
" Babacığım bu ne? "
Deyince bana kullanmış olduğu cümle içimi çok acımıştı. 
" Burnumdaki hava olmadan yaşayamıyor yaşayamaz oldum. Dışarıya çıkıp toprağı ayağımı basamazsam, yeşilin kokusunu alamazsam, güneşin tadını çıkaramazsam bunun adı yaşamak mıdır? Yaşamak sadece nefes alabilme mıdır?"

   Şimdi ben öyleyim işte Veda olmadan yaşadığım hayatın adı yaşamaksa eğer " Evet ben yaşıyorum. "  Düşünceler içinde gezinirken Seda'nın sessizliğini bozmuş kaldığı yerden anlatmaya başlamıştı. " Bahçemiz de  bir kaç ayrıntı kaldı sonrasında karşılıklı yorgunluk kahvesi içeriz. "
" Kahvemi yalnız içtim,  karşılıklı kahve içmenin tadını  unutmuşum."
" Hatırlatmanın  zamanı gelmiş demek ki nerede kalmıştık?"
"Ayrıntı diyordun söz kahveye geldi."
 
   Masum bir gülücük attı. Atığı gülücük tanıdık yıllar önce o gülücükle uyuyup o gülücükle uyandırılmıştım. Yabancı değil aksine tanıdık çok tanıdıktı. Seda ile yakınlaşmam Veda'ya olan aşkımı tetikliyordu. Nasıl benzerlikti böyle? Kendime iyilik mi yaptım kötülük mü bilemedim?
Olayları akışa bırakmanın zamanı gelmişti. Evet yolumu bulup doğruyu gösterecekti. İkinci bir hayal kırıklığını aşkla yapar ise kalbim, dayanamayabilirdi. Ancak  altıncı hissim Seda'ya güvenmemi söylüyor ve ben de güvenmek istiyordum.
"Biraz sağımıza doğru yürüyelim." Yürürken  benimle birlikte adımlarını sayıyordu. İnce düşünceli bayan olduğu her halinden belli idi. Benim kaprislerimi nasıl dayanabilirdi.
"Evet yirmi adım sonrası salıncak yavaşça otur bakalım birazcık da etrafı salıncaktan  gözlemleyelim." deyip başucuma oturdu. Burnuma gelen keskin parfüm kokusu vardı. Veda'nın kullandığı parfüm ile aynı koku değildi. Veda değişken yapıya sahip insan değildi. Kabul ediyorum ela avuca sığmayan bir karakterdi. Kontrol edilmesi güçtü inanılmaz hareketli ve enerjikti. Hızına yetişemiyordum. Veda'ma ayak uydurabilmek için kendimi yırtıyor, ter kana batıyor ve yine pes eden taraf ben oluyordum.

🌸Fırsat varken koşmak gerekir. Yarın olunca her şey için geç kalınmış olabilir. 🌸

VEDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin