Son Düzlük

4 0 0
                                    

   Bendeki delilik koşar adımlarla hastaneye geldim. Şimdi ise adımlarım geriye doğru gidiyordu. Duyacak olduğum cümleler beni korkutuyordu. Hayır desem de Seda'nın inadını kırmak mümkün değildi. Yola çıkılmış sonu gelmeli idi. Olumlu veya olumsuz fark etmezdi. "Zana kendine güven ve yürü yarım bıraktığın hayatı düşün tamamlanmayı bekliyor. Güçlüsün yapabileceğine lütfen inan." 
"Seda  gidelim yoksa her an karar değişikliği yapabilirim."
"Tamam gidiyoruz."

   Tekrar narin  eller elimden tuttu. Araçtan inip koluma girip hastaneye doğru yürümeye başladık.
"Şimdi hastanenin içindeyiz asansöre binip ikici katta bulunan Doktor Suat Bey'in odasına doğru yürüyeceğiz. Asansörde geldi."
Seda'nın elini sımsıkı tuttum. Duygularım karma karışıktı ne düşüneceğimi bilemez olmuştum. Fırtınalar kopuyordu yanan yüreğimde, çığlıklar sessizdi. Üfleseler  düşecek, dokunsalar düşmeyecek kadar güçlüyüm. Beklenen an gelmişti. Kapalı kapılar ardına kadar açılmış, konuşulacak olan kelimelere taş duvar gibiydim. Düşüncelerimden uyandıran asansörün sesi gelmişti. Doktorun odasına  doğru yürümeye başlamıştık. Seda içeriye girmek için izin istiyordu. Beklenen cevap gelmiş kapı açılmış  yürümeye başlamıştık. Odaya girince Seda kendini tanıtıp konuşmaya başlamıştı.
"Merhaba Doktor Bey ismim Seda." "Memnun oldum Seda Hanım lütfen buyurun."
"Gel Zana düz yürüyoruz sağ tarafında tek kişilik koltuk var. Evet şimdi oturabilirsin."
"Sizde  hoş geldiniz Zana Bey...
Herhangi bir doktora başvurdunuz mu?
Engeliniz doğuştan mı?"
"Hayır körlüğüm iki yıl önce geçirmiş oldum trafik kazası sonucunda böyleyim. "
"Anladım tamam biz de üzerimize düşeni yapalım. Bakalım ne yapabiliriz sizi şu tarafa doğru alayım. Seda Hanım yardımcı olabilir misiniz?"
Seda elimden tutup Doktor Bey'in yönlendirdiği tarafa doğru yürüdük. Sandalyeye oturmuştum. Heyecandan dizlerimin bağı çözülmüştü. Muayene başlamış Suat Bey konuşmasına devam ediyordu.
"Hastalığınız korkutucu değil fakat görmeniz zaman alabilir, Gözleriniz kazadan sonra şeffaflığını  kaybetmiş. Tekrardan görmeniz sağlığınıza kavuşmanız mümkün. Yalnız bir sorunumuz var. Organ nakli  gerekiyor organ bağışı ülkemizde yaygın olmasına rağmen istenilen sınırda değil. O yüzden organ  yetmezlikten canlar kaybediliyor. Dört gün önce gözlerimizin önünde altı yaşındaki çocuk böbrek yetmezliğinden  gözlerini kapatıp melek olup gökyüzüne doğru sonsuz yolculuğuna uğurlandı.

   Ölmeden önce bağışlayacağımız  organımız kim bilir kimleri sevindirecek. Belki bir baba veya anne veya  savunmasız kurtarılmayı bekleyen çocuklarımız bağışlanacak olan organlarını bekliyor. Hayata bizim gözlerimizle bakıp gülümseyerek, ileride benim oturduğum koltukta oturup hastalarının tedavi edecek. Hayat işte ileride  biz insanlara neler getireceğini bilemiyoruz. Yanından geçip, dönüp bakmadığımız  insanlar yarın bağışladıkları organlarıyla bizim hayatımızı  bize bağışlayabilirler. "
   Suat Bey'in cümleleri ben de umut ışığı olmuştu. Görmeye inancım yokken tekrar görebilmeyi inanmak benim için hayaldi. Zor ama inanmak istiyordum. Yalan da olsa kendimi kandırmak denizin ve gökyüzünün mavisini, ötüşen kuşları, çağlayan nehirleri ve eşi benzeri olmayan doğayı artık görmek istiyordum. Kendime söyleyemediğim içimde yanan sevda ateşi ile kavrulan Veda'mı kanlı canlı görmek...
Tam tamına yedi yüz otuz gün boyunca hayalini kurdum sevgilim. Yeri geldi delicesine sevdim. Yeri geldi ölürcesine nefret ettim. Görmek sadece görmek istiyorum. Başkasına ait kadını sevmek acı vermekten öteye gidip kahrediyor. Kemiklerimi tek tek kırıp yeniden cansız bedenime ekleniyor. Çivisi çıkmış dünyanın  merkezinde yaşıyoruz.

   Kimsenin kimseye tahammülü kalmadığı dönemde böyle aşk var mıdır?
Sorusunu  akıllara getiriyor.
İnanmak mı?
Şaşkınlıktan öteye gidemiyor. Benim sevdam  Veda idi. Her şeyi herkese bir kenara bıraktığım  aşkımdı. Yokluğuyla kahrolduğum, sessizliğine yandım tek insandı. Aşk kolay bulunmuyor, bulunmadığı gibi de çok kolay kaybediliyor. Ben o talihsizliği yaşıyorum canımdan can gitti. Geride kalan o cansız can iflah olmadı. Düşüncelerimden Seda'nın heyecanlı sesi beni kendime getirdi. "Bak Zana  sana söylemiştim mutlaka bir umut vardır."
"Evet Seda var. Ancak yakalanan ümit beni korkutuyor. Gözlerimdeki engeli bir kenarı  bırakıp gönül gözüyle görmeye alışmışım, sayıyla atıla adımlar benim yol yoldaşım olmuş. Bana sunulan yarım kalan hayatımı tamamlamak korkmama  neden oluyor. Bütün her şeyi unuttum hafızamda kalan iki insanın  ihaneti."
"Korkularınızı anlıyorum fakat geriye kalan en azından size biçilen ömrünüzü varsayımlara bırakamazsınız. İlk adımı tedaviyi  kabul ederek başlayabilirsiniz. İkinci adımı ben olarak atarak sağlığınızı size vererek tamamlayacağım. Sonrası ise sizin azminizle yolunuzu çizerek emin adımlar atabilirsiniz. Seda Hanım yardımcı olun bu günlük yorgunluk yeter. Kornea bulunur bulunmaz bilginiz olacaktır. Sonrası aydınlık. "
" Çok haklısınız Suat Bey. Zana gitme  zamanımız geldi. "
" Teşekkür ederim Suat Bey ilginiz alakanız için. "
" Rica ederim Zana Bey  ben işimi yapıyorum. İnşallah bir gün kahvemi içmeye beklerim. "
" Tabi neden olmasın kısmet diyelim. Seda artık gidelim. "
" Tamam gidelim.
Seda koluma girip kapıya doğru yürümeye başlamıştık .

🌸Her insanın içinde mutlaka korku vardır. Kaçmak yerine korkularımızla
yüzleşmek gerekir. Ancak o zaman doğru yolu bulabiliriz. 🌸

Not:[Düzenlenen bilgilendirici kampanyalara rağmen Türkiye'deki organ bağışı miktarı bir türlü istenilen seviyeye ulaşamıyor. Haberlerde, sosyal medyada ya da farklı kanallarda hemen her gün yaşamaya devam etmek için yeni bir organa ihtiyaç duyan insan hikayelerini görürüz. Bu hikayelerin kahramanlarının sadece bazıları mutlu sona ulaşırken, büyük bir bölümü çaresizlikle bekler. Organ bağışı sonrasında kurtulan hayatların hikayeleri hepimizin gözlerini doldursa da yeterli organ bağışının olmaması da madalyonun diğer yüzünü oluşturur. ]

VEDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin