Bir Aşk, İki Aşık

4 0 0
                                    

Gidişinin nedenini deli gibi merak ediyordum. Dilimin ucuna gelen kelimeler birikiyor cümleleri oluşturuyordu. Boğaz çakramda kör düğüm olan cümleler... 
Her şey güzel yolunda giderken durgunluk kaçış nedendi. Dünkü kızla bu günkü karşımda duran güzel farklı idi. Güneş bana gülümsüyor ben de Veda'ya. Zenginlik içinde fakirliği yaşıyormuşum meğer Veda'm ile tanışmamdan sonra keşfedilen bir durumdu. Keşfedilmeyi bekleyen ne hayatlar vardı. Benim zenginlik içinde fakirliği yaşadığım hayatın olduğu gibi fakirlik içinde zenginliği yaşayan hayatla var mıydı?

Bazı hayatlar yaşanmadan bilinemezdi. Özenle hazırladığım kahvaltı masasına doğru yürümeye başlamıştı. Gecemi aydınlatan ay gündüzümü aydınlatan Veda idi. Masaya oturup yüzünü bana doğru çevirdi . Mutlulukla bakmaya çalışsa da gizlediği, bastırılmış veya bastırılan derin bir acısı vardı. Ben ortamın sessizliğini bozmadan masanın sonunda duran çay bardağını alıp semaverden orta demli çayı doldurup sağ tarafına yavaşça bıraktım. Sonra kendi çay bardağımı alıp semaverden biraz demli çay doldurup sandalyeme oturdum. Sandalyem tam karşısına değil de sağ tarafının biraz çaprazına hazırlamıştım.

Veda'yı yakınında olup kaçamak bakışlarla izlerken bir taraftan da doğaya bakıp saçma sapan konuları ele alıp sohbeti açıp konuşmasına vesile olabilmekti. Yüzünde sahte gülücükler değil de gerçek samimi gülücüklerin uluşabilmesi için ömrümü verebilirdim.
"Peki Zana suskunluğunun nedenini öğrenebildin mi? "
" Hayır öğrenemedim. "
" Merak edip sormadın mı? "
"Merak etmez olur muyum hiç tabi ki merak ettim. Fakat cesaret edip soramadım sormaktan korktum. Çok garip gelecek ama tanımadığım insanı kaybetmekten korktum."
"Sonra ne oldu? "
" Kahvaltıyı sessizlik içinde göldeki yıldızları izlemekle sürdürdük. Yanımda ki güzel bana soru yönelterek sohbeti başlatmıştı.
"Ne güzel..."
"Güzel olan ne?
" Göldeki parlayan yıldızlar gece bütün dünyayı aydınlatan kırmızı yıldızlar, yeryüzüne inip bizim ikimizin dünyasını aydınlatmaya karar vermişler. "
Sözünü tamamlayıp derin bir soluk alıp kendini suskunluğa bıraktı. İkimizin dünyası dedi ya artık ölsem de gam yemezdim. Veda'nın dünyasını yürümeyi öğrenen küçük çocuklar gibi emekleyerek ilerlemeye başlamıştım.

Benim için bir başlangıçtı annemden bu gün dünyaya gelmiş doğum günüm diye adlandırmıştım. Bir kaç santim uzağımdaydı parmak uçlarına uzanıp  versem dokunabilirdim. Benim delicesine özlememe engel değildi. Bugünün sonrasını düşünmek istemiyordum. Şimdiden beni çılgınca saran bir özlem vardı. Bu özlem beni öldürür selamımı okutur, cenaze namazımı kıldırırdı. İçimi daraltan düşüncelerden uzak durabilmek için "Veda yanımda benimle birlikte" diyor anı yaşamaya çalışıyordum. Peki ya sonrası dilim söylemese de kalbimde ayrılık rüzgarları esiyordu. Bardaktaki son çayları yudumluyorduk. Beklediğim soru gelmişti.
"Seni yarın görebilecek miyim?"
Ben mutluluk içerisinde hiç düşünmeden " Evet" dedim. 
"Yarın ilk karşılaştığımız parkta saat on altı otuzda da seni bekliyor olacağım."
"Seni bekletmeden seni bekliyor olacağım."
Korkularım kalmamıştı bitmeden yaşanacak "bir aşk iki aşık "vardı.

" Ne bileyim işte yaşamak değil yaşatabilmekti. Bütün dünya aşık olabilir sevebilir yalnız herkes güzel sevemezdi. Sevmek sevdiğini hissettirmek sıcacık bakıp ısıtabilmekti. Seni alıp Kuzey kutbuna bıraksalar aşkın ateşi buz katmanlarını eritip yok edecek cinsten olmalı idi. Belki insanlara aşkın tarifi abartılı gelecek ama dedim ya herkes sever fakat herkes benim gibi sevemez. Ben vedasız her gece üşüyorum. Günlerim karanlık, güneşim penceremi aydınlatıyor, yıldızlarım gökyüzünde parlamıyor. Dolunay bana gülümsemiyor, bütün gezegenler küs bana güneş dünyanın etrafında dönmüyor. Günler, haftalar, aylar hatta yıllar oluşmuyor. Ben Veda'nın bıraktığı yerde, bıraktığı ayda ve gündeyim. O günden sonra bütün dünyam karanlık engelimden bahsetmiyorum. Gönül pencerem kapalı. Hasretim hasretimi anlatacak cümleler kaybolmuş benimle birlikte karanlığın dipsiz kuyulara gömülmüş kalmış. "

Kahvaltıdan sonra etrafı toparlayıp arabaya yerleştirdik. Son bir kez daha doğa gezintisine çıktık. Çok sessiz dokunsam ağlayacaktı. Sorunun ben olduğumu düşünmüyordum. Çünkü kullandığı cümle vardı. " Gece bütün dünyayı aydınlatan kırmızı yıldızlar, yeryüzüne inip bizim ikimizin dünyasını aydınlatmaya karar vermişler" söylenen kelimeler bana umut ışığı olmuştu. Öncesi de var  kondurduğum ilk busenin tadı ve heyecanı tek taraflı değildi. Hissettirilen hissiyat karşılıklı idi. Evet sonunda hayatındaki bütün gerçekleri öğrenecektim. Sadece sabır çalıştırmalı zamanı beklemeliydim. Doğanın güzelliklerini kendimizi kaptırmıştık. Sessizlik bizim sesimiz olmuştu. İnsan meğerse sessizlik içinde bir çok duyguyu anlatabiliyormuş "Mesela aşk gibi..."

Bizim sessizliğimizde birlikte aşkın ilk tohumlarını toprağa ekmiş filizlenmesini bekliyorduk. Veda önümde yürüyor ellerini iki yana açmış hızlı büyümeye yüz tutan otların tepeciklerine dokunuyordu. Güneş zirveye yaklaşmış altın kristal parlayan ışıklarını üzerimize yansıtıyordu.

🌸 Mevzu çok sevmek değil güzel sevebilmektir arkadaş. 🌸

VEDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin