İsmini dahi sormaktan korktuğum kızın elini bırakıp uzaklaştım . Önüme bakıp banktan duran kitabımı elime alıp olay yerinden uzaklaşıp parktan ayrıldım. Yaşanan her şey o kadar ani olmuştu ki konuşmayı unutmuştum. Bu durum ben de gülümsememe neden olmuştu. Bütün eşyalarımı almışçasına büyük heyecanla aracıma binip eve doğru ilerledim. Eve gelmiştim sesimde hala titreme vardı. Heyecanımı üzerimden atamamıştım. Direksiyon başında arabayı nasıl kullandım bilmiyorum. Bir ara aklımdan en yakın arkadaşım Burak'ı aramak gelmişti. Sonrasında benle söz dalaşında bulunacağından kararımdan vazgeçmiştim. Zor bela kendimi eve attım.
Bir eksiklik vardı anlamsızca evimde dolaşmaya başlamıştım. Elimi yan cebime attığımda telefonumun olmadığını anladım. Yüzümdeki gülümseme artmıştı. Parkta düşürmüş ihtimalim oldukça yüksekti ve o güzel kızın elinde olduğundan emindim. Bu kanıya nasıl vardığımı bilmiyorum kısacası ben olmasını diliyorum. Bana evren tarafından gönderilen bir işaret olsa gerekti. "İnsanların düşünceleri yaşayacaklarını yansıtırmış..." Ben de öyle olmasını diliyor ve pozitif düşünüp gerçekleşmesini bekliyordum. Beni zor saatler bekliyordu. Salonun ortasında volta atıyordum ancak zaman kendini beklemeye almıştı.
Özel güçleri olan biri veya birileri tarafından saatler dondurulmuştu. Caddede yürümeye çalışan insanlar yüz yıllar boyunca bir kaplumbağa hızında ilerlemeye çalışıyorlardı. Benim yaşamayı korktuğum aşk kapımı çalmış içeriye almamı bekliyordu. Gelen güzel misafir hiç düşünmeden içeriye alabilirdim. Acı çekmekten hayal kırıklığına uğramak düşüncelerimde yer edinememişti. "Yaşamış olduğum nefes alıp verdiğim şu hayatta beni seven birinin hayatımda bulunmasını istiyordum. Evet kalbime dokunsun, ruhumu doyursun, bakınca gözlerine bütün dünyayı unuttursun, olumsuz her ne varsa hayatımda unutup en önemlisi elini sımsıkı tuttuğumda sıcaklığı iki kutupların arasında kalan beni, buz kesen kalbimi eritip sırılsıklam aşık etmesini istiyorum. "
Aşka karşı yok olan duygumu canlandırıp beni benden alıp kimsenin keşfe çıkamadığı veya çıkmayı korktuğu kıtalara götürmesini istiyordum. Kalbim aradığımı bulduğumu söylüyordu. Güya kalbim beni asla yanıltmazdı ona olan inancım tamdı. Gel gör ki yanılmayı bıraktım beni ölmekten beter etti. Sabah olunca kendimi tekli koltukta bulmuştum. Oturduğum mavi renkli koltukta uyuyakalmıştım. İki dudağımın arasında sıkıştırılmış kelime aşk adamı ne hale getiriyormuş. Ben delikanlıyım diyen atıp tutan insanları dize getiren duygu benim başımda ise kavak yerlerini estiriyordu. Esneyip karşımda duran saate gözlerim takılı verdi.
Sabahın dokuzunu gösteriyordu. Apar topar kalkıp banyoya doğru yöneldim. Duşa girip banyo dolabından havlumu alıp vücuduma sarıp odama doğru yürümeye başladım. Aynaya bakıp parmaklarımı saçlarımın arasında gezdirdim. Gözlerim aynaya bir kez daha baktı. Aynaya yansıyan bedenimi tanıyamıyorum. Özellikle yüzümde oluşan garip gülümsememe ve aşkla bakan gözlerimi, hızlı atan anlamsız kalbimi... Madem aşk güzelse daha önce gelip kapımı çalmayışına aşırı sinirlenmiştim." Ayrılığın acısını düşünememiştim. Aşk bana güllerle geleceğini düşünmüş topla tüfekle geleceğini düşünmemiş, bedenime acımasız kurşunlar yiyeceğim aklımın ucundan geçmemişti."
Bir kez daha anlamış oldum ki aşk tatlı olduğu kadar da zehir zemberek tadında imiş. Zemheride acı soğuğu yemekten farkı yokmuş. Aşk kalbini, zemheri soğu ise ciğerlerini acıtıyormuş. İki organın çökmesini neden olan aynı duygu...
Aynaya aşka bakan gözlerime çekip gardıroptan kıyafetlerimi alıp giyinmeye başladım. Siyah keten pantolon üzerine beyaz gömleğimi giyinip saçlarımı kurutup saç spreyi sıkıp spor ayakkabılarımı giyinip aracıma doğru yürüdüm . Aracıma binip evden uzaklaşıp beni benden alan güzele doğru ilerliyor Kuğulu Parka yaklaştıkça kalbim yerinden sökülüyordu. O gün parka geleceğini o kadar emindim ki öyle de olmuştu. Parka gelen ilk isim ben olmuştum . Evet saat onu gösteriyordu. Dünkü saat on dörttü aynı saatte geleceğini düşünüyordum.Çarpışma esnasında karşımdaki insanın kaybolan bir eşyasına sahipsem eğer sahibine verebilmek için aynı saati takip ederdim. Biliyor musun bir yabancıyı beklemek sıkıcı gelmemiş tam tersi hoşuma gitmişti. Yeni sevdalara inat bekleyişi de sevmiştim. "Belki de hiç gelmeyecek biriydi. Kendimi kuruntu yapıp avuttuğum mutlaka gelecek dediğim bir sevdaydı. Veya hiç gelmeyecek aşktı..." Olsun yine de beklemek güzeldi beni asıl endişelendiren konu saatlerin ilerlemeyişiydi Saatin içindeki yelkovanını ve akrebini Japon yapıştırıcısıyla yapıştırılmıştı. Sürekli zamana bakmak canımı sıkmaya başlamıştı . Bir müddet göldeki kuğuları gözlemledim.
🌸Beklenen kişi beklemeye değecekse eğer beklemeye değer. 🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEDA
Teen FictionSon zamanlarda konuşulan cümle, "GİDENE Mİ ZOR KALANA MI?" Veda'yı okuduğunuzda aslında kullanılan cümlenin anlamı olmadığını farkına varacaksınız. Yaşanmış gerçek aşk varsa eğer bırakmak mümkün değildir. Aşkı dibine kadar yaşıyacağınız kitap geliyo...