Elinden tutup ayağa kalktım. Kendimi çok güvende hissediyordum. Minik minik adımlar atmaktansa Seda'nın adımlarına ayak uydurabiliyordum. Benim sağ tarafımdan çanın sesi geldi. Sessizce tebessüm etmeme neden olmuştu. Bahçe kapısına geldiğimizi anlamıştım. İki yıl sonra ilk kez bahçenin demir kapısından dışarıya çıkıyordum . Evet gözleri göremeyen ben için bolca heyecan vardı. Göremiyordum ama sokağa oynamak için çıkan çocuklar kadar mutluydum. Döne döne haykırmak, delicesine koşmak, sağa sola çarpıp hıçkıra hıçkıra ağlamak, dar sokaklarda maç yapan çocukların arasına katılıp topu kaleye gönderip gol gol diye sevinmek istiyordum.
Seda'nın sesi içimdeki coşkuma yenisini eklemişti.
"Araca geldik bekle ön kapıyı açayım. Ve açtım yardımcı olayım başına hafifçe öne eğiyorsun işte böyle sol adımını atabilirsin şimdi koltuğa oturabilirsin. Kapıyı örtüyorum. Saniyeler içinde araca binip çalıştırdı. Seda'nın bana karşı ilgisini bir annenin yeni dünyaya gelmiş bebeğine gösterdiği sevgisine benzetiyordum. Bana karşı neden sabırlı idi. Seda'nın yerinde taş olsa patlardı. İnsan sevdiğine sabır gösterirdi.Aramızda duygusal bağ yoktu. İnşallah yanımda sadece acıdığı için kalmıyordu. Bunu bilmek beni fazlasıyla üzer. Tahminim benim yanılıyor olmamdır içimdeki coşkuya engel olamıyordum. Sorular sorup çevreyi tanıyıp merakımın giderilmesini istiyordum. Dayanamayıp sormaya başlamıştım. "Seda bana çevreyi anlatır mısın?" "Anlatayım ayrıntı oldukça fazla hangisinden başlıyayım."
"Neresinden başlarsam başla...
Yeter ki anlat."
"Dört bir tarafı binalarla kaplı yeni yerleşim yerler açılıyor. Ormanlık alanlar yok oluyor. Son zamanlarda orman yangınları gündemde can kaybı yok deyiliyor. Aslında yanılıyor insanlar. Halbuki bizim görmediğimiz milyonlarca hayvanlar var gözle görülmeyen. Minicik minicik hayvanlar...
Böcekler, karıncalar, kelebekler, örümcekler ve ormanda yaşayan hayvanları saymıyorum bile. Biz insanların unuttuğu yaşamakta olduğumuz dünya bize ait değil. Sadece biz yaşamıyoruz yaşlı bir ağaç kütüğüne yuva yapmış sincaplar, ağaç dallarına barınak yapan kuşlar, yapraklarından beslenen tırtıllar, hastalıklı gövdelerin yabancı bakterileri toplayan ağaçkakanlar...Benim sayılmadığım doğaya dengede tutan bir sürü olaylar var. Biz yok sayarsak kendi ayağımıza kurşun sıkmış oluruz. Her yeni yerleşim yeri açılması demek doğanın dengesinin bozulması demek. Ben yenisini yapılmasını yerine eskisinin onarılması tarafındayım. Zor zaman alır ama imkansız değildir. Bunun yanı sıra çirkinleşen insanlar et doğrarcasına insan öldürüyorlar. Nasıl deli cesarettir anlamıyorum. Yaradan'ın verdiği cana kıymakta ne demek. Öldürme hakkı kimden kimlerden alıyorlar. Hayat şartları zaten zor insanlar yaşamayı iyice zorlaştırıyorlar. Örneğin kadın cinayetleri, çocuk tacizleri ve tecavüzcüler almış başını gidiyor. Yürek yemişler...
Sen benim kadınımsın üzerinde bütün haklara sahibim diyor veriyor odunu. Susan kadınlarımız ölmekten beter oluyor, konuşan kadınlarımız ise son nefesini almamak üzere gözlerini sonsuzluğa kapatıyor. Ne kadar acıdır ki halen yapılan caniliğin önüne geçilmiyor. Yapılan zulmün sebebini düşünüyorum ama bulamıyorum."Tahammülsüzlük artıyor egosunu tatmin etmek için insan şiddete baş vuruyor. Üstünlük sağlayınca kendini yenilmez lider olarak görüyor. Karşıki tarafın çaresizliğinden haz alıyor. Bu durum şiddete baş vuran insanlarda fazlasıyla yeterli geliyor. Orman düşün bir aslan bir de aslan kral... Hüküm vermek mi?
Hüküm almak mı?
Ben şiddet olayını verdiğim örneğe çok benzetiyorum. Kısacası insanlar etrafına gönül gözüyle bakıp sevmeyi unutmuşlar. "
" Bilmiyorum Zana haklı olabilirsin düzen bozulmuş. Hani nerede Hz Ömer'in adaleti "Dağlara yem atın ki Müslüman ülkede hayvan aç kalmış demesinler" diyen topluluktan geldik. Gel gör ki Müslüman ülkede insanlar canice öldürülüyor. Sonunda geldik. "
" Nereye?
"Hastaneye..."
"Ne çabuk yeterince bekledik artık beklemeyelim."
"Haklısın galiba hangi hastaneye geldik?"
"Ankara Numune Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Göz Polikliniği'ne geldik. Zana bana güven lütfen her şey güzel olacak."
"Seda güvenmeseydim şu anda yanında olmazdım."
"Araçtan inelim."Seda'nın araçtan inip sağ kapıyı açtı. Hayal kırıklığına uğramaktan korkuyordum. Vücudum ürpermeye başlamıştı. Yola bir kere çıkmıştık geri dönüşü yoktu cesaretimi toparlayıp sonuç her ne olursa olsun sonunu getirmeliydim. "
" Hazır mısın?"
"Hazır değilim desem dönecek miyiz?"
"Hayır asla geriye dönüşü yok."
"O halde gidelim."🌸Bir insanın yürüyeceği yolu olmalı. Sonunu göremese de gitmeli. Yolun nasıl bittiği değil de nasıl yürüdüğün önemlidir . İnişler, çıkışlar hayatımızda mutlaka olacaktır. 🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEDA
Teen FictionSon zamanlarda konuşulan cümle, "GİDENE Mİ ZOR KALANA MI?" Veda'yı okuduğunuzda aslında kullanılan cümlenin anlamı olmadığını farkına varacaksınız. Yaşanmış gerçek aşk varsa eğer bırakmak mümkün değildir. Aşkı dibine kadar yaşıyacağınız kitap geliyo...