Fısıltı

2 0 0
                                    

   Baş ucumda beni uyandırıp kabus görmüşsünüz diyordu.  Kabus dediği şey benim ölümsüz aşkım, bitip tükenmeyen tutkumdu. Kahverengi gözler kızgındı. Karanlık dünyam gibi karanlık, aydınlıktan eser yoktu. Kızcağız haklı bütün dünyasını egom ve gururum uğruna yakıp yıktım. Şimdi ise gelmesini bekliyorum. Veda'm gelir gelmesine de yüzüne bakabilecek yüzüm var mı?
Kendimde öncelikle bu konuyu sorgulamam gerekli idi.

   İnsanoğlu kendini yargılamaktan aciz, dar ağacında sallandırmak istemiyor. Vicdanıyla muhasebeye hiç girmiyor. Çünkü kendimizin haksızlık oranı yüzde yüz olabiliyor.  Kendimizden yüzleşmekten oldum olası kaçmışızdır. Şimdi ben de o anlardan bir tanesini yaşıyorum. Işıltılı gözlerle yüzleşmekten çok korkuyorum. Kendi düşüncelerimin  içinde boğulurken hemşire hanım konuşarak sonlandırdı.
"On dört otuzda ameliyata alabiliriz. Değerlerinizde sıkıntı yok. Dünyaya kornea gözleri ile bakabilirsiniz." Dünyayı başkasının gözleri ile görmek...
Veda'mı  göremeyeceksem eğer kornea gözler dünyaya kör baksın. Neden yanımda yoktu. Kapalı kapılar ardında sıkışan nefesini duyamıyorum. Parmak uçları ile yürüyen Seda yani Veda'yı hissedemiyorum.  Ben  neden hissedemiyorum?

   Ufacık fısıltı şeklinde yürüyen ayak sesleri benden  gitti mi?
Bana aşık olan kalbi,  aşk ile bakan gözlerini, tutkulu bakışlarını, sıcacık telini, dokunuşunu alıp gitti mi? Oysa ki ben özlemişim seni... Sohbetini, anlamsız attığı kahkahaların, şaşkın bakışlarını, çilek kokusu dudaklarını, ateş misali yanan sıcacık tenini, beni deli gibi arzulayan bedenini, bitmeyen uzayan geceleri... Ben senin her halini özlemişim sevgilim. Yarım kalan hayatımı geriye alacağım. Önümde  Veda ile birlikte yaşayacağım koskoca bir ömür var.  Ah ah be güzelim çok kırdım seni çok üzdüm. Kanayan  kalbine merhem olmaya geleceğim. Yeter ki sen benim düştüğüm hataya düşüp beni geriye çevirme.

   Beklenen saat gelmişti. Doktor Suat Bey odamın kapısını açmıştı.
"Evet Zana Bey sizi alıyoruz. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz."
Doktor Bey'in sorusunu yanıtsız  bırakmıştım. Yaşadığım sevda ateşinden sonra ne hissedebilir. Sevdiğim kadının ellerimin arasından kayıp gitmesini izin vermişim. Duyacağım ses göreceğim yüz Veda'ya ait olmadıktan sonra kimin umurunda. Gözlerime ansızın uyku düşmüş sonsuzluğa kapanmıştı. Saat kaçtı zaman nasıl geçmişti hiç bilmiyorum. Dışarıdan ses geldi. İçeriye giren Doktor Suat Bey idi. "Günaydın Zana Bey hazır mısınız?"
"Neye hazır mıyım?"
"Güneşin ilk ışıklarını görmeye."
"Nasıl yani sabah mı oldu?"
"Evet."
"Ne çabuk saatler hızlı akıyor." "Hemşire hanım sargılarını açmaya başlayabilirsiniz."
"Sargılar tek tek çözülürken bende Veda'yı görebilme düşüncesi vardı.

   Sargılar açılmıştı. Gözlerime ağırlık eden sargılar yoktu. Heyecan var mıydı yok muydu bilemiyorum. Bende olan isimsiz acı idi. Suat Bey konuşmasına devam etmeye başlamıştı.
" Zana Bey  gözlerinizi açabilirsiniz." Göz kapaklarım aralanmaya başlamıştı. Yüzüme çarpan güneşin ilk ışıklar uzun zamandır göremeyen gözlerimi kamaştırmıştı. Aralanan  gözlerimi tekrardan sımsıkı kapadım. Neden korkuyordum  görebileceklerimden mi yoksa göremeyeceklerimden mi?
Tekrardan yıkılan cesaretimi toparlayıp kapanan gözlerimi  açmaya başlamıştım. Gözlerimi kamaştıran güneşin ışıklarına baktım. Işıklar Veda'nın gözleri kadar parlaktı. Kornea gözler bana  yabancı değildi. Sanki sanki yıllardır tanıyordum. Kalbimde ki acı ile birlikte sıcacık duygular beliriverdi.

   Sevdiğim kız uzakta değil de yanı başımda, canımda imiş öyle bakıyordum. Turuncu ışıkların altında sıra sıra dizilen binalar, gökdelenler...
Gözlerim uzağa dalınca karga kadar küçülen rengarenk  boylanmış evler. Odayı incelemeye başlamıştım. Küçük kahverenginde ahşap pencerenin solunda kalan  tek kişilik mor koltuk vardı. Sağında küçük  gri gardırop bulunuyordu. Giysi dolabının solunda bulunan buzdolabı ve sağında   tek kişilik  mor koltuk bulunuyordu. Benim yanı başımda iki hemşire ve beyaz önlük giyen biri vardı. Sanırım doktor Suat  Bey olmalı idi. Mavi gözlü, sarışın, iri yapılı, kaşları çattık, suratı asık, mizacı sert birine benziyordu. Sessizlik içinde etrafı incelemem bir müddet devam etmişti. Benim yerimde başka biri olsa görüyorum görüyorum deyip çığlıklar koparmıştı. Öyle olmam gerekiyordu sevincimi yarım bırakan neden ne idi?

🌸Her şeyde neden ararız fakat gerçekleri görmezden geliriz. Çünkü gerçeklerle yüzleşmek istemeyiz. Sonuç olarak nedenler yanı başımızda  çözülmeyi bekleyip özgür kalmak istiyor. Kısacası farkına varılmak isteniyor. 🌸

VEDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin