*bölüm şarkısı: mahur- ahmet kaya
Ali, arkadaşları ile gerçekten samimi olduğunda Yavuz onunla arkadaşlığını bitirdiği dönemdeydi. Aslında her zaman arkadaş canlısı biri olmuş insanlarla tanışıp konuşmayı sevmişti ama hep Yavuz'un yanında daha fazla zaman geçirdiği için bir şekilde de mesafeliydi. Yavuz herkesten farklıydı çünkü. Birbirleri ile çok benzemezlerdi çocukken de. Yavuz sessizlik severdi, misket oynamaya bayılırdı, parkta çok oynamazdı, topla maçla işi olmazdı. Yine de Ali onunla oynadığı birkaç saati sevdiği şeyleri yapmaya değişmezdi hiç. Arkadaşlıklarının büyüyene kadar devam edeceğini düşündüğü için de diğer çocuklarla çok zaman geçirmezdi. Bazen dayanamayıp futbol oynamaya kaçmak dışında çok da tanımazdı.
Sonra Yavuz onunla konuşmayı bıraktığında bir an kendini boşluğa düşmüş gibi yapayalnız hissetmişti. Çokça sorgulamasına nedenini sormak için onu kapının önünde beklemesine rağmen Yavuz ona hiç tatmin edici cevap vermemiş üzerine bir de ona düşman olmuştu. Ali bu süreçte tek başına olacağını düşünse de arkadaşları ile tanıştığı zamanı unutamıyordu.
Cevo, Kürşat ve Tarık bir gün o yine Yavuz'un kapısının önünde beklerken yanına gelip kollarından onu maça adam eksik diye getirmişler sonrasında da hiç ayrılmamışlardı. Ali başta istemediğini söylese de buna ne kadar ihtiyacı olduğunu doğum gününü Yavuz yerine onlar kutladığında anlamıştı.
O günden sonra her birine daha da düşkün olmuş hiçbirini kardeşi gibi görmekten bir kere bile vazgeçmemişti. Cevo annesinin olmadığını ağlayarak anlattığında onu kolundan tuttuğu gibi eve getirip annesinin yemeklerini yedirmişti, Tarık parası olmadığı için okul gezisine katılamazken kendi parasını hastalandım diyip ona vermişti. Kürşat kollarında terk edildiği zaman ağlarken gözleri onunla beraber dolmuş atlatması için elinden geleni yapmıştı.
Bütün arkadaşlarını seviyordu. Her ne kadar Tarık onlara sırt çevirse de onunla da zamanında sırt sırta verdiği zamanlar olmuştu. Hepsinin yeri ayrıydı ama Kürşat'ın ondaki yeri bambaşkaydı. Kürşat'a bakarken bazen aynaya baktığını hissederdi. O kadar benzetirdi ki kendine onunla ne zaman konuşsa içi ferahlardı. Bazen ona yanlışlarını söyler abilik yapardı halbuki Kürşat ondan bir yaş küçüktü. Bazen aniden dertlenir sazını alıp bir türkü söylerdi. Bazen omzunda ağladığı o günü hatırlar yine gözleri dolardı. Kürşat onun için apayrıydı.
Kürşat'a gerçekleri anlatıp mutluluğunu, huzurunu paylaşmayı çok istemişti. Kürşat hayatında gördüğü en duygusal adamlardan biriydi. Gönül gittiğinde bir gün bile onun arkasından kötü konuştuğunu hatırlamıyordu. Gönül onu başka bir adam için terk ettiğinde Kürşat bir gün boyunca konuşmamış ne zaman ki annesi onun hakkında "orospu" demiş p zaman Kürşat delirmiş gibi "Ona öyle diyemezsin." diyip ortalığı yakıp yıkmıştı. Bir daha da kimsenin onun hakkında konuşmasına izin vermemişti. Seneler geçmiş onun internette sosyal medya hesabına korka korka bakıp ağladığında da yanındaydı yine Ali. Biri kucağında biri de yanında iki kız çocuğu ile kameraya bakan kadına dolu gözlerle bakıp kafasını kaldırmadan ağlarken Ali omzunu sıkıp "Geçecek." demişti sadece. Kürşat'la çok şeylerini paylaşmıştı Ali. En çok koyan da hayatında en mutlu olduğu anları paylaşamamasıydı.
Şimdi karşısında hayal kırıklığı ve tiksinen bir yüz ifadesi ile ona bakan arkadaşı kalbini yaralarken önündeki bedeni sıkı sıkıya tutuyordu çünkü Yavuz'un eli hafifçe titriyordu. Yine de esmer oğlan başını dik tutuyordu. Ali bu görüntüye bir an hayran olmuştu.
"Ne sikim dönüyor lan? Anlatsanıza. Kafayı yiyeceğim amına koyayım."
Kürşat kapıyı arkasından kapatıp karşılarına gelirken bir an kendini geri çekince Yavuz'un bütün hücreleri anlık hayal kırıklığı ile doldu. Kendini öne çekip Yavuz'un elini kavrarken elinin altındaki yumuşak tenin rahatladığını da hissetmişti aynı zamanda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metrisin Önü (b×b)
Teen Fiction'bir tek seni sevdim, gerisi yalan...' Ali ve Yavuz çocukluk arkadaşıydı. Düşman olmuşlardı.